İran-İsrail Çatışmaları ve Tarihsel Seyir
ÖZET
Ortadoğu coğrafyası, tarih boyunca çatışmalar, ittifaklar ve dönüşen dengelerle şekillenmiştir. Bu dinamik yapının en dikkat çekici örneklerinden biri ise İran ile İsrail arasındaki uzun soluklu ve çok boyutlu gerilimdir. Soğuk Savaş sonrası uluslararası düzende kendine özgü bir yer edinen bu ilişki, yalnızca iki ülke arasındaki siyasi ve askeri stratejilerle değil, aynı zamanda bölgesel aktörlerin tutumları ve küresel güçlerin müdahaleleriyle de şekillenmektedir.
2023 sonrası dönemde yaşanan gelişmeler, İran-İsrail hattındaki karşılıklı mesajların daha açık ve zaman zaman daha sert biçimlerde verildiği yeni bir dönemin habercisi olmuştur. Bu süreç, bölgedeki güvenlik mimarisini yeniden tartışmaya açarken, uluslararası hukuk, diplomasi ve insan hakları açısından da önemli soruları beraberinde getirmiştir. Bu makalede, İran-İsrail ilişkilerinin tarihsel arka planı, 2023 sonrası meydana gelen siyasi ve askeri gelişmeler ile birlikte ele alınmaktadır.
Araştırmacı-yazar, aynı zamanda Kamu Politikası, Devlet Yönetimi ve Toplumsal Gelişim Merkezi’nde (KAPDEM’de) Proje Koordinatörü olarak görev yapan Ozan Önel, İran ve İsrail arasında gerilimin yine yükseldiği bugün KAPDEM okurları ve takipçileri için kaleme aldığı bu makalede, bu gerilimin arka planını tarihsel bağlam ve güncel gelişmelerle birlikte değerlendirmektedir. Önel, bu makalede söz konusu süreci ideolojik yaklaşımlardan bağımsız, objektif ve diplomatik bir perspektifle değerlendirmeyi; karar alıcılar, akademisyenler ve politika üreticiler için anlamlı çıkarımlar sunmayı amaçlamaktadır.
İran-İsrail Çatışmaları ve Tarihsel Seyir
I. Giriş
İran ile İsrail arasındaki açık düşmanlık süreci kırk yılı aşkın bir geçmişe sahiptir. Ancak 21. yüzyılın başlarından itibaren, bu iki bölgesel aktör arasındaki çatışma dinamikleri belirgin biçimde evrilmiş ve daha karmaşık bir boyut kazanmıştır. Özellikle son yirmi yılda, taraflar doğrudan savaş yerine farklı stratejilere yönelmiş; vekil gruplar, siber saldırılar, istihbarat operasyonları ve hedefli suikastlar gibi çeşitli araçları kullanarak birbirlerine karşı çok sayıda operasyon gerçekleştirmiştir. Bu dönemde yaşanan gelişmeler, İran-İsrail gerilimini artık sadece siyasi bir çekişme olmaktan çıkarıp, çok katmanlı bir güvenlik krizine dönüştürmüştür.
İran ile İsrail arasında yaşanan gerilim, yalnızca iki ülkenin değil, Orta Doğu’nun tamamının jeopolitik dinamiklerini etkileyen, karmaşık ve çok katmanlı bir çatışmadır. Bu süreç, 1979 İran İslam Devrimi’nden bu yana sürmekte; zaman içinde vekâlet savaşları, gizli operasyonlar ile yürütülürken son dönemde doğrudan askeri saldırılarla daha görünür ve yıkıcı bir hâl almıştır. Bu yazı, İran-İsrail çatışmasının tarihsel seyrini kronolojik bir yapı içerisinde değerlendirerek, 2023 sonrası doğrudan çatışma dönemine geçişin nedenlerini ve etkilerini analiz etmektedir.
II. İlişkilerin Başlangıcından Kırılma Noktasına
1. 1979 Devrimi ve Diplomatik Kopuş
1979 İran Devrimi öncesinde, Şah Muhammed Rıza Pehlevi yönetimindeki İran, İsrail’i tanıyan ve onunla diplomatik ve askeri ilişkiler geliştiren ilk Müslüman ülkelerden biri olmuştur. Bu dönem boyunca iki ülke arasında istihbarat iş birliği, enerji alanında karşılıklı çıkarlar ve Batı ile uyumlu dış politika anlayışı çerçevesinde yakın ilişkiler sürdürülmüştür. Özellikle MOSSAD ile İran istihbarat teşkilatı SAVAK arasındaki temaslar dikkat çekici boyuttaydı.
Ancak bu yakınlaşma, 1979’daki İslam Devrimi ile köklü bir şekilde tersine dönmüştür. 1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi, sadece İran’ın iç siyasetini değil, aynı zamanda bölgedeki güç dengelerini de köklü biçimde değiştirmiştir. Devrimin ardından kurulan İslam Cumhuriyeti, İsrail’i “meşru olmayan bir siyonist rejim” olarak nitelendirmiş ve Filistin davasını dış politikasının merkezine yerleştirmiştir. Böylece iki ülke arasındaki ilişkiler tamamen kopmuş, yerini açık düşmanlığa bırakmıştır.
Bugün, aradan geçen yaklaşık 75 yılın ardından İran ve İsrail, birbirlerini sadece ideolojik rakip değil, varoluşsal tehdit olarak görmektedir. Bu dönüşüm, Ortadoğu siyasetinde yaşanan büyük kaymaların, ideolojik farklılıkların ve vekâlet savaşlarının simgesel bir örneği olarak değerlendirilmektedir.
2. Devrim Sonrası Kırılma ve Filistin Meselesi
1979 yılında gerçekleşen İran Devrimi ve akabinde İslam Cumhuriyeti’nin kurulması, İran’ın dış politikasında radikal bir dönüşüm yarattı. Bu dönüşümün en belirgin tezahürlerinden biri, İran’ın İsrail’i artık meşru bir devlet olarak tanımadığını ilan etmesi ve iki ülke arasındaki tüm diplomatik ilişkilerin kesilmesiydi. Devrim sonrası Tahran yönetimi, İsrail karşıtı ideolojiyi devlet politikası haline getirerek Filistin davasını merkezine alan bir dış politika inşa etti.
Bu doğrultuda, İsrail büyükelçiliği kapatılarak, binası Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) devredildi. İranlı yetkililer, bu binanın anahtarlarını bizzat FKÖ temsilcilerine teslim ederek sembolik bir siyasi mesaj verdiler. Bu adım, yalnızca İran’ın İsrail’e karşı pozisyonunu değil, aynı zamanda Filistin halkıyla kurduğu dayanışmayı da uluslararası kamuoyuna ilan etmesi anlamına geliyordu.
1980 yılında ise İran Devrimi’nin ideolojik etkisi, Filistin sahasına da yansıdı. Devrimci İran’dan ilham alan Filistinli aktörler, özellikle İslami Cihad Hareketi’ni kurarak, İsrail’e karşı silahlı direnişi benimseyen ilk İslamcı örgütlerden biri oldular. Bu gelişme, İran’ın sadece söylemsel değil, aynı zamanda operasyonel düzeyde de İsrail karşıtı güçlere destek sunmaya başladığını gösterdi ve bölgedeki vekâlet savaşlarının ilk örneklerinden biri olarak kayıtlara geçti.
III. Vekâlet Savaşlarının Yükselişi (1980–2010)
1980’den itibaren İran ve İsrail arasındaki mücadele daha çok gizli operasyonlar ve vekalet savaşları ile hız kazandı. Bu dönem boyunca İran ve İsrail arasında doğrudan savaş yaşanmasa da çatışma vekâlet savaşları ve dolaylı yöntemlerle sürdü. İran’ın Lübnan’da 1982 yılında Hizbullah’ı kurması, İsrail’in kuzey sınırında sürekli bir tehdit yaratmıştır. İran ayrıca Gazze’deki Hamas’a finansal ve askeri destek sağlayarak, İsrail’e karşı ikinci bir cephe oluşturmuştur.
1990’lı yıllarda Latin Amerika’da gerçekleşen bazı terör saldırıları (örneğin 1992’de Buenos Aires’teki İsrail Büyükelçiliği ve 1994’te AMIA Yahudi Merkezi saldırısı), İran ve Hizbullah bağlantısı iddialarıyla dikkat çekmiştir. İran bu saldırıları reddetmiş olsa da uluslararası toplum nezdinde İran’ın vekil güçleri aracılığıyla İsrail’e karşı küresel düzeyde saldırılar organize ettiği görüşü ağırlık kazanmıştır.
İran, uzun yıllardır Lübnan merkezli Hizbullah’ı füze sistemleri, drone teknolojileri, istihbarat desteği ve askeri eğitim yoluyla desteklemektedir. Aynı şekilde Hamas’a da ciddi düzeyde maddi ve askeri yardım sağladığı belgelenmiştir. Bu destekler sayesinde her iki örgüt de İsrail’e karşı yüzlerce saldırı gerçekleştirmiştir. Özellikle 2006 Lübnan Savaşı, 2014 Gazze Savaşı, 2021 çatışmaları ve son olarak 2023 Ekim olaylarında İran’ın dolaylı etkisi açıkça hissedilmiştir.
İran destekli Husi milisleri, özellikle 2023 Ekim ayı sonrasında Kızıldeniz’deki gemilere ve İsrail bağlantılı ticari hedeflere yönelik saldırılar düzenlemiştir. Ayrıca İsrail topraklarına yönelik uzun menzilli füze ve drone saldırılarının da Husiler tarafından gerçekleştirildiği rapor edilmiştir. Bu saldırılar, İran’ın vekil örgütler üzerinden yürüttüğü asimetrik savaş stratejisinin bölgesel bir ağ üzerinden nasıl genişlediğini gözler önüne sermektedir.
IV. Suriye Krizi ve Artan Askerî Temaslar (2011–2022)
2011’de başlayan Suriye İç Savaşı, İran-İsrail çatışmasında yeni bir aşama oluşturmuştur. İran, Suriye’deki Esad rejimine ciddi düzeyde askeri ve ekonomik destek sağlamış, bu süreçte Devrim Muhafızları Kudüs Gücü ve Hizbullah unsurlarını Suriye’ye konuşlandırmıştır. İsrail ise İran’ın Suriye üzerinden İsrail sınırına yakın bir askeri varlık kurmasına karşı çok sayıda hava saldırısı düzenlemiştir. Bu saldırılarda mühimmat depoları, insansız hava aracı tesisleri ve üst düzey komutanların hedef alındığı bilinmektedir.
1. Stuxnet Siber Saldırısı (2010)
İran’ın nükleer programına yönelik olarak İsrail ve ABD tarafından düzenlenen en önemli saldırılardan biri, 2010 yılında gerçekleştirilen Stuxnet siber saldırısıdır. Bu saldırı, İran’ın Natanz’daki uranyum zenginleştirme tesisine fiziksel ve teknolojik zarar vermek amacıyla tasarlanmış, endüstriyel kontrol sistemlerini hedef alan karmaşık bir bilgisayar solucanı olarak dikkat çekmektedir.
2. Kasım Süleymani’nin Öldürülmesi (3 Ocak 2020)
1998 yılından 2020 yılındaki ölümüne kadar İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü’nün başında bulunan Kasım Süleymani, İran’ın yurt dışı askeri ve istihbarat operasyonlarının en önemli isimlerinden biriydi. 3 Ocak 2020’de ABD tarafından Irak’ın Bağdat Havalimanı’nda düzenlenen hava saldırısıyla öldürüldü. Her ne kadar bu operasyon doğrudan ABD tarafından gerçekleştirilmiş olsa da İsrail’in Süleymani’nin faaliyetlerinden duyduğu rahatsızlık uzun süredir biliniyordu. İsrail istihbaratının, operasyon öncesinde ABD ile bilgi paylaşımında bulunduğu ileri sürüldü.
3. Nükleer Bilimci Muhsin Fahrizade’nin Suikastı (27 Kasım 2020)
İran’ın nükleer programının mimarı olarak tanınan Muhsin Fahrizade, Tahran yakınlarında düzenlenen suikastla hayatını kaybetti. Uzaktan kumandalı bir silahla gerçekleştirilen saldırı, teknoloji ve lojistik açısından oldukça sofistike bir yapıdaydı. İran, suikastın arkasında doğrudan İsrail istihbarat servisi MOSSAD’ın olduğunu belirtti.
4. Suriye’de İranlı Danışmanların Hedef Alınması (2022 ve 2023)
2022 yılında Şam yakınlarındaki bir İran askeri tesisine düzenlenen hava saldırısında, İran Devrim Muhafızları’na bağlı danışmanlar öldü. Benzer bir saldırı 2023’te de tekrarlandı. İsrail’in bu saldırıların arkasında olduğu belirtilmiş, İran-İsrail vekâlet çatışmalarının Suriye sahasında yoğunlaştığı gözlemlenmiştir.
V. 2023 Sonrası: Doğrudan Çatışma Evresi
1. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Sınırlarındaki İsrail Hedeflerine İran Saldırıları (Mart 2023)
İran, 2023 Mart ayında Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi sınırlarında yer aldığı iddia edilen bir MOSSAD merkezine füze saldırısı düzenlediğini duyurdu. Bu saldırı, İran’ın sınır ötesinde İsrail hedeflerine doğrudan müdahalesi olarak kayıtlara geçti.
2. Hamas Saldırısı ve Bölgesel Tetiklenme (Ekim 2023)
7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın İsrail’e yönelik büyük saldırısı, binlerce roketin atılması ve çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Bu saldırının ardından başlayan savaş, Hizbullah’ın kuzeyden, Yemen’deki Husi milislerin güneyden devreye girmesiyle bölgesel bir çatışma zeminine oturdu. İran doğrudan savaşan taraf olmasa da bu grupların finansörü ve stratejik destekçisi olarak İsrail’in hedef tahtasına oturdu.
3. İsrail’in Şam Konsolosluk Saldırısı (1 Nisan 2024)
İsrail, Şam’da İranlı Devrim Muhafızları komutanlarının bulunduğu İran Konsolosluğu’na hava saldırısı düzenledi. Bu olay, İran açısından doğrudan egemenlik ihlali olarak değerlendirildi ve açıkça misilleme tehdidinde bulunuldu.
VI. İran’ın Misillemesi ve Savaşın Eşiği (Nisan 2024 – Haziran 2025)
1. 13 Nisan 2024: İran’dan Büyük Saldırı
İran, tarihte ilk kez doğrudan kendi topraklarından İsrail’e yüzlerce füze ve drone gönderdi. İsrail’in hava savunma sistemleri (Arrow 3, David’s Sling, Iron Dome) ABD, İngiltere, Fransa ve Ürdün desteğiyle saldırıların çoğunu bertaraf etti. Ancak bu saldırı, İran’ın ilk doğrudan askeri müdahalesi olarak kayıtlara geçti.
2. 19 Mayıs 2024: Helikopter Kazası ve Spekülasyonlar
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın Doğu Azerbaycan’da meydana gelen helikopter kazasında yaşamını yitirmesi hem İran kamuoyunda hem de uluslararası gözlemciler arasında sabotaj ihtimalini gündeme getirdi. Her ne kadar resmi olarak İsrail suçlanmamış olsa da olayın zamanlaması –özellikle Reisi’nin 13 Nisan 2024’te İsrail’e karşı misilleme yapılmasını savunduğu bir döneme denk gelmesi– dikkat çekti. Teknik aksaklıkların detayları “şüphe uyandırıcı” olarak yorumlandı.
3. 31 Temmuz 2024: İsmail Haniyeh’e İran’da Suikast Sonucu Öldürülmesi
31 Temmuz 2024’te Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniyeh, İran’daki konutunda misafir edildiği sırada ile öldürüldü. Bu suikast, Hamas’ın en üst düzeydeki ismine İran topraklarında doğrudan bir saldırı olması ve İran’ın Hamas liderini kendi topraklarında bile korumaktan aciz olduğunu göstermesi nedeniyle çok dikkat çekti. Bu suikast, İran-İsrail geriliminde bir eşik olarak görülmekte ve vekâlet savaşlarının doğrudan İran topraklarına taşınmasının işareti olarak değerlendirilmektedir.
4. 26 Ekim 2024: İsrail’in Radar ve Hava Savunma Tesislerine Yanıtı
İsrail, İran’ın batısındaki radar ve hava savunma tesislerine büyük çaplı bir hava saldırısı düzenledi. Bu saldırılar İran hava kuvvetleri için stratejik önem taşıyan tesisleri hedef aldı.
5. 13 Haziran 2025: Operasyon ‘Yükselen Aslan Harekâtı’
İsrail, İran’ın nükleer tesislerini hedef alan çok sayıda savaş uçağıyla geniş çaplı bir harekât başlattı. İran’ın karşı saldırısı ise yüzlerce drone ve balistik füze ile geldi. Bu tarihteki çatışma, İran-İsrail tarihindeki en yoğun ve doğrudan askerî temas olarak değerlendirilmektedir. İran Devrim Muhafızları’nın üst düzey komutanlarından Hüseyin Salami’nin de bu saldırılarda hayatını kaybettiği öne sürülmektedir.
İsrail’in İran’a yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda, ülkenin askeri ve nükleer yapısında kritik öneme sahip bazı üst düzey isimler hayatını kaybetti. İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami, eski İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Feridun Abbasi ve İslami Azad Üniversitesi Rektörü Muhammed Mehdi Tehranchi’nin öldüğü açıklandı.
Saldırılarda hedef alınan yerler arasında başkent Tahran ve çevresindeki yerleşim alanları ile ülkenin nükleer programının merkezi olarak görülen Natanz nükleer tesisi de bulunuyor. Ancak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), Natanz tesisinde radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış olmadığını belirtti.
VII. Çatışmanın Toplumsal, Ekonomik ve Siyasal Sonuçları
İran ile İsrail arasında onlarca yıldır süregelen gerginlik ve savaş durumu, yalnızca bu iki ülkeyi değil, aynı zamanda uluslararası toplumu da çok boyutlu biçimde etkilemiştir. Ekonomi, toplum, güvenlik, kültür ve siyaset alanlarında oluşan zararlar hem bölgesel istikrarı zedelemiş hem de küresel düzeyde yankı bulmuştur.
Ekonomik açıdan, İran’a uygulanan uzun süreli uluslararası yaptırımlar; dış ticaretin daralmasına, yabancı yatırımların kesilmesine ve ekonomik büyüme hızının ciddi şekilde yavaşlamasına neden olmuştur. Bu durum, İran toplumunda yaygın bir ekonomik durgunluk, işsizlik artışı ve yoksulluğun derinleşmesiyle sonuçlanmıştır. Enerji sektöründeki ambargolar, İran’ın en büyük gelir kalemini oluşturan petrol ve doğalgaz ihracatını sekteye uğratarak ülke ekonomisini kırılgan hale getirmiştir.
Güvenlik ve siyaset düzeyinde, İran-İsrail gerilimi hem bölgesel çatışma riskini artırmış hem de bu ülkelerde demokratikleşme ve toplumsal reform süreçlerini baskılamıştır. Sürekli tehdit algısı, özellikle İran’da milliyetçi reflekslerin ve askeri güvenlikçi politikaların güçlenmesine neden olmuştur. İsrail’de ise bu tehdit algısı, savunma harcamalarının artmasına ve iç politikada güvenlik odaklı söylemlerin belirleyici hale gelmesine yol açmıştır.
Ayrıca bu çatışmanın toplumsal ve kültürel düzlemde de önemli etkileri olmuştur. Her iki toplumda da karşılıklı düşmanlık algısı ve önyargılar pekişmiş, sivil toplumlar arasındaki etkileşim ve kültürel alışveriş olanakları neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. Bu durum, uzun vadede halklar arası barış ve anlayışa dayalı bir çözümün inşasını daha da zorlaştırmaktadır.
VIII. Genel Bir Değerlendirme
Son kırk yıl boyunca İran ile İsrail arasındaki düşmanca ilişkiler, yalnızca bu iki ülkeyi değil, başta Filistin olmak üzere tüm bölgeyi derinden etkileyen bir güvenlik krizine dönüşmüştür. Bu gerginlik ortamı, doğrudan silahlı çatışmalarla sınırlı kalmamış; hibrit savaş yöntemleri, vekil aktörler aracılığıyla yürütülen saldırılar ve karşılıklı siyasi/siber operasyonlar aracılığıyla daha geniş bir coğrafyada istikrarsızlık yaratmıştır.
Oysa hem İran’ın hem İsrail’in hem de Filistin halkının barış ve karşılıklı saygıya dayalı bir ilişki geliştirmesi, yalnızca tarafların değil, aynı zamanda uluslararası toplumun da çıkarınadır. Barış, sadece bir ideolojik veya ahlaki hedef değil, aynı zamanda küresel ve bölgesel istikrarın sürdürülebilirliği açısından da stratejik bir gerekliliktir.
Savaşların İran ve İsrail açısından yalnızca fiziksel ve ekonomik değil; aynı zamanda insani, psikolojik ve kültürel boyutlarda da ciddi yıkımlara yol açtığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu çatışmalar; sivil can kayıpları, zorunlu göçler, travmalar, toplumsal kutuplaşma ve çevresel tahribat gibi kalıcı sonuçlar doğurmuştur. Toplumların belleğinde derin izler bırakan bu yıkımın telafisi, yalnızca maddi değil, aynı zamanda manevi ve toplumsal yeniden inşa süreçlerini de gerektirmektedir.
Günümüzde, İran ile İsrail arasında bir barış antlaşması üzerinde uzlaşma ihtiyacı her zamankinden daha acil hale gelmiştir. Böyle bir mutabakat; sadece doğrudan çatışmaların ve vekil savaşlarının sonlandırılması açısından değil, aynı zamanda ekonomik kalkınma, sosyal refah, kültürel etkileşim ve bölgesel iş birliği açısından da yeni kapılar aralayacaktır. Bölgenin sürdürülebilir kalkınması ve küresel güvenliğin korunması için barışın kurumsallaşması, uluslararası toplumun da etkin katkısıyla desteklenmelidir.
IX. Sonuç
İran-İsrail çatışması, artık vekâlet savaşlarının ötesine geçerek doğrudan devletler arası silahlı çatışma evresine geçmiştir. Bu gelişme, sadece Orta Doğu’nun değil, küresel güvenlik mimarisinin de sarsılmasına yol açmıştır. Enerji hatları, deniz yolları (örneğin Hürmüz Boğazı), ABD-İran ilişkileri ve nükleer anlaşma süreçleri bu gerilimin doğrudan etki alanındadır. İran’ın nükleer kapasitesini artırma çabaları ile İsrail’in “önleyici saldırı doktrini” çarpıştıkça, çatışmanın daha da derinleşme riski artmaktadır.
Bundan sonraki süreçte, bölgesel ve uluslararası aktörlerin arabuluculuk rolü kritik önemde olacaktır. Ancak kısa vadede bu iki ülke arasında tam ölçekli barış olasılığı oldukça düşük görünmektedir.
Bu yazıda ifade edilen görüşler yalnızca yazara aittir; KAPDEM’in kurumsal duruşunu, editoryal görüşünü ve/veya politik tutumunu yansıtmayabilir. KAPDEM, yayınladığı içerikler aracılığıyla farklı perspektiflerin ifade edilmesini teşvik eder, ancak bu içeriklerde kullanılan bilgi ve üretilerin fikirlerin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.
The views expressed in this article are solely those of the author and may not reflect the institutional stance, editorial perspective, and/or policy orientation of KAPDEM. While KAPDEM encourages the articulation of diverse perspectives through its published content, it bears no responsibility for the information and intellectual output presented therein; all responsibility lies with the respective authors.
Kaynakça
- Katz, Y. (2023). Shadow Wars: Israel’s Military Campaign Against Iran. Tel Aviv: Institute for National Security Studies (INSS).
- BBC News. (2024, April 13). “Iran launches hundreds of drones and missiles at Israel in unprecedented attack.”
https://www.bbc.com/news/world-middle-east - The Associated Press. (2025, June 13). Israel’s attack on Iran was years in the making. How did they get here?
https://apnews.com/article/0e5ae5a36fe89f4df753f049be96322d - El País. (2025, June 13). Israel bombardea instalaciones nucleares y militares en Irán y mata al jefe de la Guardia Revolucionaria.
https://elpais.com/internacional/2025-06-13/israel-bombardea-instalaciones - Reuters. (2025, June 13). After years of waiting, Israel’s Netanyahu finally makes his move on Iran.
https://www.reuters.com/world/middle-east - International Crisis Group. (2024). De-Escalating Iran–Israel Tensions: A Path Toward Regional Stability.
https://www.crisisgroup.org - Parsi, T. (2007). Treacherous Alliance: The Secret Dealings of Israel, Iran, and the United States. Yale University Press.
- The Jerusalem Post. (2024, October 27). IDF strikes Iranian air defense bases after Iranian drone attack.
https://www.jpost.com/breaking-news/article-771961 - Al Jazeera. (2024–2025). Iran–Israel Tensions Timeline.
https://www.aljazeera.com/news - The Washington Institute for Near East Policy. (2023). Iran’s Strategic Posture and the Role of Proxies in the Levant.
- https://parsi.euronews.com/2024/04/16/how-did-iran-and-israel-become-enemies
- https://www.bbc.com/turkce/articles/cy8nl5839j0o
- BBC News Türkçe – 2020–2024 arası haber arşivleri
- Al Jazeera – “Iran’s Qassem Soleimani killed in US air raid”, 3 January 2020
- The Guardian – “Iran nuclear scientist Mohsen Fakhrizadeh assassinated”, 27 November 2020
- Reuters – “Iran President Raisi dies in helicopter crash”, May 2024
- Haaretz – “Israel behind assassination of Hamas leader in Iran – claim”, July 2024
- The New York Times – “Iran Retaliates with Missile Barrage After Israeli Strike on Damascus”, 14 April 2024
- Middle East Eye – “How Iran uses Houthis to challenge Israel”, 2023
- The Washington Post – “Iranian proxies in Lebanon, Syria and Yemen step up attacks on Israel”, 2023
- UN Panel of Experts on Yemen – Annual Reports, 2022–2024
- Israeli Defense Forces (IDF) – Annual Strategic Reports, 2020–2023
- Stuxnet siber saldırısı – 2010Langner, Ralph. “Stuxnet: Dissecting a Cyberwarfare Weapon.” IEEE Security & Privacy, vol. 9, no. 3, 2011, pp. 49–51.