ÖZET
Bir araştırma raporu olarak hazırlanan bu saha incelemesi yazısı, savaşın Suriye toplumu üzerindeki uzun süreli etkilerini ve Suriye halkının karşılaştığı zorlukları anlatmayı amaçlamaktadır. Suriye, iç savaş sürecinde büyük bir yıkım yaşamış ve ülkenin toplumsal yapısı derinden etkilenmiştir. Altyapı sorunları, psikososyal travmalar, yoksulluk, işsizlik ve göç gibi bir dizi olumsuz gelişme, halkın yaşamı üzerinde doğrudan yıkıcı etkiler yaratmıştır. Bizzat sahada yapılan gözlemlere dayanan bu rapor, aynı zamanda bölgede sunulması gereken sosyal hizmet müdahalelerinin belirlenmesine yönelik bir çerçeve çizme amacıyla da kaleme alınmıştır. Suriye’deki saha incelemesinin detaylarına gelince Şam (3 gün) ve Halep’te (2 gün) olmak üzere toplamda beş günlük bir seyahate dair gözlemler okurla paylaşılmıştır. Bu saha incelemesi hem sosyal hizmet uzmanı olan hem de Kamu Politikası, Devlet Yönetimi ve Toplumsal Gelişim Merkezi (KAPDEM) ana takımının bir parçası olan araştırmacı yazar Ozan Önel’in sahadaki ayırt edici çalışmaları, gözlemleri ve bizzat fotoğrafladığı anlar ile harmanlanarak kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. Ayrıca Ozan Önel, bu araştırma yazısında Suriye’de ziyaret ettiği diğer şehirlere dair genel izlenimlerini de okurla buluşturmuştur. Suriye’deki sorunlara, Aralık 2024 sonrası yeni yönetimin oluşma sürecinde gerçekleşen kamu politikalarındaki çelişki ve eksiklere de detaylı şekilde değinen yazar, aynı zamanda yeni Suriye’de yapılması gerekenlere dair sahadan notlar ile politika reçeteleri ve önerilere de yer vermiştir.
Saha İnceleme Raporu: Suriye’de İç Savaşın ve Depremin Sosyal Etkileri ve Sosyal Hizmet İhtiyaçları
I. Giriş
8 Aralık 2024, başta Suriye olmak üzere Orta Doğu’nun yakın tarihi için bir milat olarak kabul edilebilir. Esad Rejimi’nin devrilmesi, Suriye tarihinde yeni bir sayfanın açılması manasına gelmektedir. Suriye’deki bu yeni perdenin Suriyeliler için ne anlama geldiği henüz bilinmemektedir. Ancak mart ayında Suriye sahasında yaşanan gelişmeler, yakın zamanda istikrarın sağlanmasına yönelik umutları kırmış gibi gözükmektedir. Lazkiye ve Tarsus’ta yaşayan Alevilere yönelik katliamlar, Ahmet eş-Şara tarafından verilen sözlerin tutulmadığını göstermektedir. Suriye’deki toplumsal kesimlerin temel insan hakları çerçevesinde yaşamlarına devam edip edemeyeceği hâlâ bir muammadır. Fransız haber ajansı AFP’ye göre 6- 9 Mart katliamlarında en az bin 383 sivil öldürülmüştür.[1] Esad Rejimi’ne muhalif olarak bilinen Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) tarafından yayımlanan 29 Mart tarihli bir raporda, son iki hafta içerisinde Suriye’nin genelinde hayatını kaybeden sivil sayısının 48 olduğu belirtilmiştir.[2] Sadece Aleviler nezdinde değil Suriye’nin genelinde şiddetin ve kaosun devam ettiği anlaşılmaktadır.
Belirtmek gerekir ki Suriye’deki durumun niteliğini tam olarak açıklama olanağından da yoksunuz. Ahmet eş-Şara tarafından açıklanan geçici hükümette çeşitli toplumsal grupların temsilcilerinin bulunmadığı iddia edilmektedir.[3] Ancak Haber Global’e göre ise Hristiyan toplumunun önde gelen temsilcilerinden Hind Kabavat, Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı; Dürzi asıllı Emced Bedir, Tarım Bakanı; Suriye Kürtleri’nden Abdülrahman Terko, Eğitim Bakanı ve Alevi toplumundan Yarub Bedir ise Ulaştırma Bakanı olarak görevlendirilmiştir.[4] Görüldüğü gibi Suriye ile ilgili gelişmeler hem kaygı verici bir niteliğe haizdir hem de güvenilirliği hususunda soru işaretleri bulunmaktadır. Uzun süredir savaşla ve çatışmalarla mücadele etmek durumunda kalan Suriye halkı birçok olumsuzlukla karşılaşmıştır. Üstelik ne iç savaşın ne de çatışmaların izleri yakın zamanda silinebilecek gibi görünmemektedir. Ancak Suriye’de eğitimden altyapı hizmetlerine değin uzanan birçok problemin çözülebilmesi için öncelikle bu sorunların “mahiyetinin” anlaşılması gerekmektedir. Sahadaki gözlemlere ve kişisel tespitlere dayanan bu raporun öncelikli amacı da Suriye halkının karşılaştığı sorunların ve muhtemel çözüm yollarının bir panoramasını Kamu Politikası, Devlet Yönetimi ve Toplumsal Gelişim Merkezi (KAPDEM) okuyucularına sunabilmektir.
II. Eğitim ve İstihdam Sorunları
Eğitim sektörü, savaşın en fazla tahrip ettiği alanlardan birisi olmuştur. Okullar yıkılmış, öğretmenler hayatını kaybetmiş veya göç etmiştir. Birçok çocuk eğitimine devam edememektedir. Aynı zamanda genç nüfus, istihdam alanlarının daralması ve ekonomik kriz nedeniyle işsizlikle karşı karşıya kalmıştır. Suriye’deki devlet okullarında çalışan öğretmenlere verilen düşük ücretlerin eğitim kalitesi üzerindeki olumsuz etkileri, yapılan görüşmelerde yararlanıcılar tarafından dile getirilmiştir. Öğretmenlerin günlük 1 Dolar seviyesinde ücret alıyor olması, okul dışı işlerde çalışmalarına zemin hazırlamıştır. Düşük maaşlar, yetenekli ve tecrübeli öğretmenlerin daha iyi ücretler ve çalışma koşulları sunan farklı sektörlere veya ülkelere yönelmesine neden olmuştur. Okullarda kalifiye öğretmen eksikliği bulunmaktadır. Motivasyonu düşük ve ekonomik olarak yeterince desteklenmeyen öğretmenler, öğrencilerin nitelikli eğitim almasını sağlayamamaktadır.
Eğitim ve istihdam ile ilgili alınması gereken tedbirler aşağıda sıralanmıştır:
- Gençleri ve iş gücüne katılabilecek diğer bireyleri ekonomik ve mesleki becerilerle donatmak,
- Çocuklar ve gençler için geçici okul ve eğitim alanları oluşturmak,
- Mesleki eğitim ve beceri geliştirme kursları düzenlemek,
- İş alanları oluşturulması için girişimcilik destekleri sağlamak,
- Eğitim altyapısını yeniden kurmak ve iyileştirmek.
III. Kadınların Durumu
Kadınlar, savaşın etkilerini erkeklere kıyasla çok daha farklı ve ağır bir şekilde yaşamaktadır. Evlerini terk eden, eşini kaybeden veya savaşın diğer olumsuz etkilerine maruz kalan kadınlar, sadece fiziksel değil, psikolojik ve ekonomik açıdan da büyük zorluklarla karşılaşmaktadır. Ülkedeki kadınlar, bu süreçte hem savaşın getirdiği doğrudan zorluklarla hem de toplumsal rollerindeki değişimlerle karşı karşıya kaldılar. Ahmet eş-Şara, Suriye’de yaşayan herkes için güvenli bir ülke sözü verirken, bu vaadin azınlıklar ve kadınlar için nasıl bir karşılık bulacağı, gelecekteki siyasi ve sosyal gelişmelere bağlı olarak şekillenecektir. Bu süreçte, kadınların toplumsal hayattaki konumu ülkenin geleceğine dair en mühim belirsizliklerden biridir. Savaş öncesi Suriye’de kadınlar, şehirlerde ve belirli sosyo-ekonomik çevrelerde eğitim ve iş hayatında aktif rol alıyorlardı.
Gelecekte Suriye’de kadınların toplumsal rolünün ne olacağı konusunda kesin tahminler yapmak şu an için zor. Eğer yeni yönetim, kadınların ekonomik ve sosyal hayatta daha fazla yer almasını teşvik ederse, bu durum ülkenin toparlanma sürecine olumlu katkı sağlayabilir. Ancak savaş sonrası yeniden yapılanma sürecinde kadın haklarının öncelikli bir konu olarak ele alınmaması halinde, geçmişin geleneksel kalıplarına dönüş ihtimali de güçlü. Ahmet eş-Şara tarafından açıklanan geçici hükümette sadece bir kadına yer verilmiştir. Suriye’nin geleceği, azınlıkların ve kadınların toplumsal yaşamdaki rollerinin nasıl şekilleneceğine bağlı olarak daha kapsayıcı ya da daha kırılgan bir hale gelebilir. Ahmet eş-Şara’nın verdiği güvenli ülke sözü, ancak bu grupların haklarının somut adımlarla güvence altına alınmasıyla gerçek anlamda bir karşılık bulacaktır. Aksi halde, savaşın yarattığı bölünmüşlük ve eşitsizlik, Suriye’nin istikrarlı bir geleceğe ulaşmasını zorlaştıracaktır.
Kadınlar ve çocuklar üzerindeki savaş travmalarının ve toplumsal yıkımın etkilerini hafifletebilmek için aşağıdaki önlemler hayata geçirilmelidir:
- Kadınların eğitim hayatına katılımı arttırmak,
- Kız çocukları içerisinde okula gidenlerin oranını arttıracak tedbirler almak,
- Çocuklar için psikolojik destek ve rehabilitasyon programları hazırlamak,
- Kadınlar için iş gücü eğitimi ve ekonomik bağımsızlık sağlama programlarını hayata geçirmek,
- Farkındalık çalışmalarına yer vermek.
- Kadınların iş hayatına daha aktif katılmalarını sağlayabilecek projelere uluslararası destek bulabilmek.
- Suriye’deki psikolojik destek ve rehabilitasyon programları için özellikle Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi (UNWomen) gibi kuruluşların desteğini sağlamak.
- Türkiye, Ürdün ve Lübnan gibi ülkelerde gönüllülük esasına göre faaliyet gösteren derneklerin tecrübelerinden istifade etmek.
IV. Toplumsal Dayanışma, Yardımlaşma ve Gönüllülük Ağı
Savaşın ve 6 Şubat 2023 depreminin yıkıcı etkileri karşısında Suriye halkı, güçlü bir dayanışma ruhu sergileyerek, birbirlerine yardımcı olmaktadır. Ancak bu yardımlaşma genellikle düzensiz ve geçici çözümlerle sınırlıdır. Kaynak yetersizliği nedeniyle bu desteklerin ne kadar etkili olduğu oldukça tartışmalıdır. Suriye’nin Türkiye’nin ulusal çıkarlarını tehdit etmeyecek bir yapıya kavuşması ancak orta ve uzun vadede mümkün olabilir. Eğer Şam’daki yeni yönetim, ülke genelinde kapsayıcı ve seküler bir vatandaşlık anlayışıyla istikrarlı bir yönetim oluşturamazsa, Suriye’nin etnik ve mezhepsel bölünmelerini ortaya çıkararak yeni göç dalgalarına ve iç çatışmalara sebebiyet verecektir. Ahmet eş-Şara tarafından imzalanan anayasa bildirgesi ise “kapsayıcı ve seküler bir vatandaşlık anlayışına” dönük şüpheleri arttırmıştır. Nitekim “Devlet Başkanının dini İslam olarak kalacak ve İslam hukuku yasamanın birincil kaynağı olmaya devam edecektir”[5] hükmü şimdiden tartışmaların merkezine oturmuş gibi görünmektedir. Üstelik köktenci düşünürler ve radikal cihatçılar da yeni anayasa bildirgesine karşı tepkililer. Tepkinin en önemli sebebi ise İslam’ın tek değil ana yasama kaynağı olduğu yönündeki hükümdür.[6] Suriye’de Anayasa yazımı sürecinde herkesi kapsayacak bir metnin ortaya çıkıp çıkmayacağını bize zaman gösterecektir.
Özellikle Alevi, Türkmen, Dürzi ve Kürt gruplar başta olmak üzere, Suriye’deki tüm toplumsal kesimlerin ortak bir Suriye vatandaşlığı anlayışı etrafında birleşerek yeni yönetime meşru aktörler olarak katılım sağlaması büyük önem taşımaktadır. Ahmet eş-Şara, her açıklamasında Suriye’de etnik ve mezhepsel ayrılıkların geride kaldığını vurgulayarak, tüm Suriyelilerin kendilerini ait hissedebileceği kapsayıcı bir devlet anlayışına dikkat çekmektedir. Ancak Ahmet eş-Şara tarafından açıklanan geçici hükümette herhangi bir Türkmen temsilcinin olmaması dikkat çekmektedir. Geçici Suriye Hükümeti’nde yer alan ve farklı toplumsal kesimlere ait temsilcilerin ise kendi topluluklarını ne kadar “temsil ettiği” tartışmalı bir noktadır. Ayrıca 6-9 Mart katliamlarından sonra Alevi nüfusun yoğun yaşadığı Lazkiye ve Tartus şehirlerinden çatışmalar sebebiyle birçok kişinin kaçtığı belirtilmektedir. Lübnanlı yetkililere göre çeşitli azınlık gruplarına karşı gerçekleştirilen katliamlar ve şiddet olaylarından bu yana yaklaşık 13 bin Suriyeli Lübnan’a sığınmıştır.[7] Ahmet eş-Şara, şiddet olaylarında yer alan suçluların cezalandırılacağına yönelik bir söz vermiştir. Eş-Şara’nın bu sözünü tutup tutmayacağını ise zaman gösterecektir.

Fotoğraf-1: Lübnan’a sığınan Suriyeliler.
Kaynak: https://www.evrensel.net/haber/546845/suriyedeki-katliamlardan-sonra-13-bin-suriyeli-lubnana-kacti
Suriye’deki etnik ve dini azınlık grupları (Kürtler, Türkmenler, Hristiyanlar, Dürziler, Nusayriler, vs.) savaş sürecinde farklı deneyimler yaşadı. Bazıları doğrudan çatışmalardan kaçınmaya çalışırken, bazıları aktif olarak taraflardan birine katıldı ya da kendi güvenliklerini sağlamak için yerel milis güçleri oluşturdu. Yapılan görüşmelerde ifade edildiği üzere, birçok azınlık grup, yaşadıkları bölgelerde diğer etnik ve mezhepsel gruplarla ortak yaşamı sürdürmeye çalıştı. Örneğin, savaşın en ağır dönemlerinde yerel topluluklar, göç edenleri kabul etti ve yardımlaşma ağı oluşturdu. Bazı topluluklar, maruz kaldıkları tehditler nedeniyle daha kapalı bir yapıya geçti. Özellikle azınlık konumundaki gruplar (örneğin Hristiyanlar ve Dürziler), kimliklerini koruma kaygısıyla kendi aralarındaki dayanışmaya odaklandı. Halkın birbirine yardım etme ve dayanışma kapasitesini güçlendirmek, savaşın ve depremin izlerini silmeye yönelik kolektif çabalar geliştirmek için önerilen tedbirlerin bir an önce alınması gerekmektedir:
- Yerel toplulukları güçlendirecek gönüllülük projeleri oluşturmak. (Atık plastiklerin toplanarak geri dönüştürülmesi gibi).
- Gönüllü eğitimi ve koordinasyonu sağlamak.
- İnsani yardımın dağıtımında gönüllü ağlarını devreye sokmak.
- Toplum merkezleri ve etkinlik alanları oluşturmak.
V. Psikososyal Destek ve Psikoterapi Hizmetleri
Yıllardır süren şiddet olaylarının, yerinden edilmelerin ve belirsizliğin bireyler üzerindeki psikolojik etkisi, savaşın bıraktığı en derin yaralardan biri olmuştur. Şiddet olayları insanların sürekli tetikte yaşamasına, korku ve kaygının günlük yaşamın bir parçası haline gelmesine zemin hazırlamıştır. Suriye, güçlü halkının iş birliğiyle yeniden inşa edilecektir. Şehirler onarılacak, yollar yapılacak, istihdam kaynakları arttırılacaktır. Ancak savaşın bireylerde bıraktığı izlerin silinmesi, çok daha uzun zaman alacaktır. Şu an için en büyük ihtiyaçlardan biri, yalnızca fiziksel değil, psikolojik iyileşmeyi de merkeze alan bir yeniden inşa sürecine odaklanmaktır. Çünkü Suriye’nin geleceği, yalnızca altyapıyla değil, insanların ruhen de toparlanmasıyla mümkün olabilir.
Savaşın ve depremin yarattığı travmalarla başa çıkabilmek, insanların psikolojik durumunu iyileştirebilmek adına aşağıdaki tedbirlerin ivedilikle alınması gerekmektedir:
- Bireysel ve grup terapileri düzenlemek.
- Psiko-eğitim çalışmaları ile travma sonrası stres bozukluğuyla başa çıkma becerilerini artırmak.
- Aile içi şiddet ve travmalarla başa çıkmak için danışmanlık hizmetleri sunmak.
- Toplum merkezleri aracılığıyla sosyal destek grupları oluşturmak.
VI. Altyapı ve Temel İhtiyaç Sorunu
Savaşın ve 6 Şubat 2023 depreminin etkileri, altyapıda çok büyük bir tahribata yol açmıştır. Elektrik şebekeleri, su altyapısı ve ulaşım yolları büyük ölçüde yıkıma uğramıştır. Elektrik direkleri devrilmiş, teller kopmuş, su taşıma tesisleri hasar görmüştür. Bu durum, günlük yaşamda ciddi aksamalara neden olmaktadır. Birçok bölgede elektrik jeneratörleri ve güneş panelleriyle geçici çözümler üretilse de bu tedbirler günlük ihtiyaçları karşılamak için yetersiz kalmaktadır. Suriye’deki enerji sorunu öyle bir raddeye varmıştır ki Esad Rejimi döneminde, ülkenin başkenti olan Şam’da, günde ancak bir saat elektrik verilebilmiştir.[8] Savaş sürecinde büyük ölçüde zarar gören Suriye’nin elektrik şebekesi ve enerji altyapısının yeniden inşası, uluslararası iş birliğini ve yatırımı gerektiren kritik bir konudur. İsrail’in 8 Aralık 2024 tarihinden sonraki saldırıları ise altyapı sorunlarını arttırmıştır. Halihazırda, konut ve işyerlerine yalnızca belirli saatlerde kısa süreli elektrik sağlanabilmekte, bazı otel ve işletmeler ise jeneratör kullanarak enerji ihtiyacını karşılamaya çalışmaktadır. Ülkedeki en acil enerji sorunu elektrik arzındaki yetersizlik olup, bu sorunun çözümü için kapsamlı ve sürdürülebilir stratejiler geliştirilmelidir.
Bu bağlamda, Suriye’nin sahip olduğu güneş enerjisi potansiyelinden faydalanarak yenilenebilir enerji projelerine öncelik vermesi büyük önem taşımaktadır. Coğrafi konumu nedeniyle yüksek güneş ışınımına sahip olan Suriye, bu avantajını değerlendirerek enerji üretimini artırabilir. Güneş enerjisine yönelik atılacak adımlar, yalnızca ülkenin enerji ihtiyacını karşılamakla kalmayacak, aynı zamanda ekonomik kalkınmaya da katkı sağlayacaktır. Seyahatim sırasında, Suriye’deki plastik atık ve çöp sorununun, savaşın yarattığı yıkım ve altyapı eksiklikleri nedeniyle ciddi boyutlara ulaştığını gözlemledim. Ülkede etkili bir atık yönetim sisteminin bulunmaması, çevre kirliliğinin artmasına neden olmaktadır. Atık yönetimi için gerekli olan çöp toplama sistemlerinin, geri dönüşüm tesislerinin ve düzenli depolama alanlarının büyük oranda işlevsiz hale geldiği görülmektedir. Atık yönetimi gibi konuların hükümetin ve yerel yönetimlerin öncelikli meseleleri arasında yer almadığını düşünüyorum. Bu sorunun bölgesel bir etki yaratarak Akdeniz için ekolojik bir tehdit oluşturabileceği gerçeği unutulmamalıdır. Atık yönetimi ve diğer çevre sorunları etrafında geliştirilebilecek projeler, ilerleyen yıllarda Suriye’ye uluslararası fonların girmesini de kolaylaştırabilir.
Özellikle İdlib bölgesinde, geçim kaynaklarının sınırlı olması nedeniyle halk, plastik atıkları toplayarak kilim ve paspas gibi ürünler üretmektedir. Bu iş faaliyetleri hem bölge halkı için ek bir geçim kaynağı olmakta hem de atıkların bir kısmının geri dönüştürülmesini sağlamaktadır.[9] Ayrıca, Doğu Guta’da yaşayan bazı Suriyeliler, plastik atıklardan ilkel yöntemlerle sıvı yakıt ve gaz üretmektedir. Bu sayede hem kendi enerji ihtiyaçlarını karşılamakta hem de çevreye katkıda bulunmaktadırlar. Ancak bu faaliyetlerin ileri teknolojik yöntemlerle ve belirli bir plan çerçevesinde yapılandırılması elzemdir. İdlib ve Doğu Guta’da şu anda gerçekleştirilen geri dönüşüm faaliyetleri son derece ilkel koşullarda sürdürülmektedir. Tel Baydar gibi kırsal bölgelerde de çöpten geçinme çok yaygın olmamasına rağmen söz zamanlarda buna mecbur kalan insanların sayısının arttığı gözlemlenmiştir.[10] Bu faaliyetleri sürdüren kişilerin sağlık durumları hakkında da herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Üstelik Suriye’deki çöp sorununun ve atık yönetiminin uluslararası etkileri de mevcuttur. İç Savaş esnasında ülkenin altyapısı harap olduğu için Suriye’de çöplerin düzenli bir şekilde denize döküldüğü tespit edilmiştir. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü ile birlikte yürüttüğü “Temiz Akdeniz” projesi çerçevesinde Suriye’den özellikle Lazkiye’den denize atılan çöplerin Mersin Körfezi’ndeki kirliliği arttırdığı tespit edilmiştir.[11]

Fotoğraf-2: Doğu Guta’da atık işleriyle uğraşan bir Suriyeli.
Kaynak:(https://www.trthaber.com/foto-galeri/kusatma-altindaki-dogu-gutada-atik-plastiklerden-gaz-uretiliyor/17184/sayfa-1.html)
Temel altyapı sorunlarını bir an önce gidermek için en azından erken aşamada alınabilecek tedbirler şöyle sıralanabilir:
- Günlük yaşamın sürdürülebilmesi için ihtiyaç duyulan araç ve gereçleri sağlamak.
- Güneş enerjisi panelleri ve jeneratörlerin sağlanması, elektrik ve temiz su temini.
- Geçici konut alanları ve barınma birimleri kurmak.
- Temel sağlık hizmetleri için mobil klinikler oluşturmak.
- Eğitim materyalleri ve okullar için gerekli malzemelerin temini. (Eğitim-kırtasiye kitleri)
- Çöplerin depolanmasına ve atık yönetimine ilişkin projeler geliştirilebilmek.
- Beledi hizmetlerin daha sağlıklı ve etkin bir şekilde yürütülebilmesi için yerel yönetimleri güçlendirmek.
VII. Suriye’deki Diğer Sosyoekonomik Zorluklar: Enerji, Gıda, Emlak, Eğitim ve Sağlık Hizmetleri
Suriye’deki temel sorunlardan biri, ham petrol kaynaklarına erişim eksikliğidir. Bu durum, mazot gibi yakıtların tedarikinde ciddi sorunlara yol açmakta ve yalnızca ulaşım sektörünü değil, sanayi ve tarım gibi diğer kritik sektörleri de olumsuz etkilemektedir. Ham petrol tedarikinin sürdürülebilir şekilde sağlanamaması, enerji krizinin devam etmesine neden olabilir. Yakıt fiyatlarının uluslararası piyasalara paralel olarak yüksek seviyelerde seyretmesi (örneğin, 1 litre mazot yaklaşık 1,5 dolar), halkın alım gücünü zorlamakta ve ekonomik faaliyetleri kısıtlamaktadır. Suriye’de bir memurun maaşının yaklaşık 15 dolar olduğu düşünülecek olursa litresi 1,5 dolar olan mazotun ne kadar pahalı olduğu anlaşılabilir. 1,5 dolar Suriye için oldukça büyük bir meblağdır. Enerji sorununun çözülmesi, bireylerin yaşam kalitesini artırabileceği gibi ekonomik büyümeyi de destekleyebilir. Gözlemlerim, Suriye’de mazot sıkıntısının, savaşın yarattığı ekonomik çöküş, altyapı tahribatı ve bölgesel güçlerin enerji kaynakları üzerindeki mücadeleleri nedeniyle kronik bir sorun haline geldiğini göstermektedir. Mazotun bulunamaması veya aşırı pahalı hale gelmesi, halkın alternatif yollarla yakıt temin etmesine neden olmaktadır. Ayrıca, yol kenarlarında sık sık çocukların da mazot satışı yaptıklarına şahit oldum. Bu durum ciddi sosyal, ekonomik ve insani riskler barındırmaktadır. Gıda erişimi konusunda mevcut durumda ciddi bir sorun görünmemektedir. Piyasada temel gıda ürünleri bulunmakta ve tedarik zincirinde önemli bir aksama yaşanmamaktadır. Ancak, uzun vadede enerji sorunlarının gıda üretimi ve taşımacılığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu durum, özellikle düşük gelirli aileler üzerinde, gıda fiyatlarının artışına paralel bir şekilde, daha büyük bir yük oluşturabilir.

Fotoğraf-3: Şam’da mazot satan çocuklar.
Kaynak: Bu fotoğraf Ozan Önel tarafından çekilmiş olup Kamu Politikası, Devlet Yönetimi ve Toplumsal Gelişim Merkezi’ne (KAPDEM’e) ait içeriklerde kullanılması amacıyla paylaşılmıştır. Tüm telif hakları KAPDEM’e aittir.
Suriye’de emlak fiyatlarının yükselmesi, uzun süredir kiralanamayan mülklerin artmasına neden olmuştur. Bu durum, ekonomik istikrarsızlık ve alım gücünün azalması ile ilişkilendirilebilir. Emlak piyasasındaki durgunluk, konut kiraları ve satış fiyatlarındaki artışla birleştiğinde, düşük gelirli bireyler için uygun fiyatlı konutlara erişim ciddi bir sorun haline gelmektedir. İç Savaş esnasında her ne kadar Esad Rejimi yıkılan bazı kentler için yeni imar planları yayınlamış olsa da bu planların hiçbiri uygulamaya geçirilememiştir.[12] İç Savaş boyunca gerçekleştirilen küçük çaplı bazı imar faaliyetleri ise insani yardım dernekleri vasıtasıyla yürütülmüştür. Ayrıca Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu ve bazı uluslararası kuruluşlar da bu projelerin uygulanması için gerekli olan tesis ve pazarları korumak amacıyla minimum düzeyde katkıda bulunmuşlardır.[13] Ortada harabeye dönmüş kentler, Suriye’ye dönmesi durumunda ev bulamayacak milyonlarca Suriyeli ve konutlarına Esad Rejimi tarafından el konmuş binlerce aile bulunmaktadır.
Devlet okulları ücretsiz eğitim sunmakla birlikte, öğretmen maaşlarının düşük olması (günlük yaklaşık 1 dolar) öğretmenlerin ek iş arayışına girmesine neden olmaktadır. Bu durum, devlet okullarındaki eğitim kalitesinin düşmesine yol açmaktadır. Eğitimdeki bu kalite eksikliği, özellikle orta ve düşük gelirli ailelerin çocuklarını olumsuz etkilemektedir. Özel okulların yıllık ücretleri 700 ila 2000 dolar arasında değişmekte, bu da düşük gelirli ailelerin nitelikli eğitimden faydalanmasını zorlaştırmaktadır. Sağlık hizmetlerine erişim de genellikle düşük maliyetlidir; örneğin, bir doktorun aylık maaşı yaklaşık 50 dolar seviyesindedir. Ancak, sağlık altyapısındaki yetersizlikler ve doktor eksikliği, nitelikli sağlık hizmetlerine erişimi kısıtlamaktadır. Sağlık personelinin düşük maaşlarla çalışması, onların ek gelir sağlamak amacıyla başka işlerde çalışmasına neden olmakta, bu da hizmet kalitesini olumsuz etkileyebilmektedir. Ağır hastalıklar ve acil durumlar için gerekli tıbbi müdahalelerin sağlanmasında güçlükler yaşanabilir. Sosyal hizmetler büyük ölçüde insani yardım ve devlet destekli yardımlar aracılığıyla yürütülmektedir. Fakat, ekonomik kriz ve enerji erişimindeki zorluklar, bu hizmetlerin etkinliğini sınırlandırmaktadır. Yardımlar genellikle uluslararası kuruluşlar ve yardım ajansları tarafından sağlanmakta olup, toplumun en savunmasız kesimlerine ulaşmayı hedeflemektedir.
VIII. Bazı Kişisel Gözlemlerim Hakkında
Suriye’de gerçekleştirdiğim saha incelemesi, benim için yalnızca bir gözlem süreci değil, aynı zamanda derin bir içsel yolculuktu. Şam ve Halep’te geçirdiğim günler, Hama ve Humus’tan geçerken yaptığım yüzeysel gözlemler fiziksel ve duygusal anlamda yoğun bir deneyim yaşamama neden oldu. Savaşın ve yıkımın izlerini her köşede görmek, bir ülkenin nasıl köklü bir değişime uğradığını hissetmek, insanda tarifi zor bir hüzün yaratıyor. Boş binalar, harabeye dönmüş mahalleler ve sokaklara saçılmış atıklar çevresel bir sorun olmanın çok daha ötesindeydi. Onlar aynı zamanda bir toplumun yaşadığı büyük travmanın da sessiz tanıklarıydı. Plastik atıkların şehir merkezlerinde dahi yoğun şekilde bulunması, temel hizmetlerin aksamasının günlük hayatı nasıl etkilediğini açıkça ortaya gösteriyordu.
Bu manzaralar karşısında hissettiklerim, yalnızca üzüntüyle sınırlı değildi. Aynı zamanda, yeniden inşa sürecine dair düşünceler, çözüm arayışları ve iş birliği fırsatları de zihnimde belirginleşmeye başladı. Enkaz yığınları arasında yeniden yeşerebilecek hayatları, atıkların dönüşebileceği yeni kaynakları ve savaşın yarattığı tahribatı onarmak için mümkün olabilecek adımları düşündüm. Umutsuzluk yerine sorumluluk duygusunu daha güçlü hissetmemiz gerektiğine kanaat getirdim. Çevresel sorunlarla mücadelede, sürdürülebilir projeler üretmede ve toplumsal iyileşme sürecine katkıda bulunmak herkesin ortak ödevidir. Suriye’de Gördüklerim, daha iyi bir gelecek için çalışmanın ve iş birliğinin ne kadar önemli olduğunu bana bir kez daha göstermiştir. Suriye seyahatim esnasında Şam, Halep, Humus ve Hama şehirlerini gözlemleme fırsatım oldu. KAPDEM okurlarına öncelikle Şam ile ilgili gözlemlerimi aktarmak isterim.
i. Şam
Şam’da gerçekleştirdiğim saha incelemesi esnasında, savaşın getirdiği olumsuzlukları gözlemleme fırsatını buldum. Şam, savaş boyunca diğer şehirlere kıyasla nispeten daha az zarar görmüş olsa da çatışmaların ve ekonomik krizin etkilerini hissettiren bir şehir. Günlük yaşam devam ediyor, ancak altyapı ve kamu hizmetleri savaş öncesine kıyasla hala zayıf. Kentin ana arterleri ve merkezi bölgeleri daha düzenli görünse de çeperlerde ve belirli mahallelerde yoksulluk ve altyapı eksiklikleri göze çarpıyor. Çevre kirliliği özellikle de hava kirliliği önemli bir sorun olarak dikkat çekiyor. Kiraların yüksekliği büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Ekonomik kriz ve savaşın getirdiği olumsuz koşullar nedeniyle, birçok ev sahibi konutlarını kiraya verirken oldukça yüksek fiyatlar talep ediyor (konuştuğum emlakçıların aktardığı bilgiler). Bu durum, özellikle dar gelirli aileler için büyük bir sorun teşkil ediyor. Şam’daki birçok daire, kiraların bu kadar yüksek olması nedeniyle, uzun süre boş kalıyor. Bu da şehirdeki ekonomik dengesizliklerin bir yansıması olarak dikkat çekiyor. Yüksek kiralardan kaynaklanan konut sorunu Suriye’nin genelini etkileyen bir açmaz olarak görülebilir. Bu sorunlara çözüm üretmek için kapsamlı bir stratejiye ihtiyaç duyulmaktadır.

Fotoğraf-4: Şam’da bir mahalle.
Kaynak: Bu fotoğraf Ozan Önel tarafından çekilmiş olup Kamu Politikası, Devlet Yönetimi ve Toplumsal Gelişim Merkezi’ne (KAPDEM’e) ait içeriklerde kullanılması amacıyla paylaşılmıştır. Tüm telif hakları KAPDEM’e aittir.
Bir diğer çarpıcı gözlemim, çocuk işçiliğinin yaygınlığıydı. Şam’ın sokaklarında, çocukların ağır koşullar altında çalıştığına sıkça tanık oldum. Bu çocukların bazıları sokaklarda mazot satarken bazıları ise ekmek satmaya çalışıyordu. Çocuk işçiliği, iktisadi darboğazın ve yoksulluğun doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Çocuklar, yaşamlarını sürdürebilmek için bu tür işlere mecbur kalıyorlar ve ne yazık ki eğitim imkânından mahrum kalmış durumdalar. Bu gözlemler, savaşın sadece altyapıyı değil, sosyal yapıyı ve insan haklarını da ne kadar derinden sarstığını gösteriyor. Çocukların sokaklarda çalışmak zorunda kalması, onların geleceğini tehdit etmektedir.

Fotoğraf-5: Esad Rejimi’nin devrilmesinin hemen akabinde Şam’daki bir devlet kuruluşu.
Kaynak: Bu fotoğraf Ozan Önel tarafından çekilmiş olup Kamu Politikası, Devlet Yönetimi ve Toplumsal Gelişim Merkezi’ne (KAPDEM’e) ait içeriklerde kullanılması amacıyla paylaşılmıştır. Tüm telif hakları KAPDEM’e aittir.
ii. Halep
Şehir, savaşın en yoğun yaşandığı yerlerden biri olarak, pek çok farklı yapısal ve sosyal problemle karşı karşıya. Halep, sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda toplumsal açıdan da büyük bir yıkımın izlerini taşıyor. Yıkılan binalar, harabe olmuş sokaklar, terkedilmiş evler ve dükkanlar… Halep, savaşın şiddetli yaşandığı şehirlerden biri olduğu için tahribatın yoğun yaşandığı bölgeler arasında yer almaktadır. Birçok sokakta, varil bombalarının etkisiyle tamamen yok olmuş binalara rastladım. Bir zamanlar ev olarak kullanılan bu yapılar, artık sadece kalıntılara dönüşmüş durumda. Esad rejiminin sivil yerleşim yerleri üzerine bıraktığı varil bombalarının izini şehrin birçok yerinde görmeniz mümkün.[14] Aşağıda paylaştığım görselde varil bombasının yok ettiği bir yerleşim alanını görebilirsiniz.

Fotoğraf-6: Halep Kalesi’nin yakınlarında bir yerleşim birimi. Esad Rejimi tarafından atılan varil bombasıyla yerle bir olmuş.
Kaynak: Bu fotoğraf Ozan Önel tarafından çekilmiş olup Kamu Politikası, Devlet Yönetimi ve Toplumsal Gelişim Merkezi’ne (KAPDEM’e) ait içeriklerde kullanılması amacıyla paylaşılmıştır. Tüm telif hakları KAPDEM’e aittir.
Şehir merkezi, savaş sonrası toparlanma sürecine girmiş olsa da hâlâ enkaz halinde olan binalar ve yıkılmış mahalleler mevcut. Tarihi dokusuyla ünlü olan Halep’in eski çarşıları ve kültürel alanları büyük zarar görmüş durumda. Yeniden inşa süreci başlamış olsa da iktisadi zorluklar ve altyapı eksiklikleri şehrin toparlanmasını yavaşlatıyor. Eski Çarşı’da bulunan esnafların tamamı çalışmaya başlamamış durumda. Eski Çarşı, savaşın yoğun çatışmalarına sahne olmuş ve birçok dükkân/ bina ciddi şekilde hasar görmüş. Bu nedenle, çarşıdaki esnafın çoğu, işlerini yeniden kurmak için gereken fiziksel altyapıyı oluşturacak imkanlardan mahrum kalmış durumda. Binalar, dükkânlar ve caddeler ciddi şekilde tahrip olduğu için esnafların yeniden işyerlerini açabilmeleri biraz zaman alacak gibi gözüküyor.

Fotoğraf-7: Halep kent merkezinden bir kare.
Kaynak: Bu fotoğraf Ozan Önel tarafından çekilmiş olup Kamu Politikası, Devlet Yönetimi ve Toplumsal Gelişim Merkezi’ne (KAPDEM’e) ait içeriklerde kullanılması amacıyla paylaşılmıştır. Tüm telif hakları KAPDEM’e aittir.
iii. Humus
Humus, savaşın erken dönemlerinde en yoğun çatışmalara sahne olan şehirlerden biri olduğu için burada büyük bir yıkım söz konusu. Şehirdeki birçok mahalle neredeyse tamamen harabeye dönmüş durumda. Yeniden inşa süreci başlamış olsa da iktisadi darboğaz ve kaynak eksikliği nedeniyle bu süreç oldukça yavaş ilerliyor. Altyapı sorunları ve kamu hizmetlerindeki eksiklikler nedeniyle çevre kirliliği ve atık birikimi ciddi bir problem oluşturuyor. Sosyal ve ekonomik hayatın eski haline dönmesi zaman alacak gibi görünüyor. Humus ’un geleceği, savaşın yaralarını sarma çabalarıyla şekillenecek. Yeniden inşa süreci, çok büyük bir mali kaynak ve uluslararası yardım gerektirmektedir.

Fotoğraf-8: Humus’ta bir aile apartmanı.
Kaynak: Bu fotoğraf Ozan Önel tarafından çekilmiş olup Kamu Politikası, Devlet Yönetimi ve Toplumsal Gelişim Merkezi’ne (KAPDEM’e) ait içeriklerde kullanılması amacıyla paylaşılmıştır. Tüm telif hakları KAPDEM’e aittir.
iv. Hama
Hama, Humus’a kıyasla daha az yıkım yaşamış bir şehir. Hama, Suriye’nin diğer büyük kentlerine göre daha az yıkım görmüş olsa da savaşın etkileri burada da hissedilmektedir. Tarihî dokusu ve tarım potansiyeliyle yeniden canlanma şansı daha yüksek gibi görünmektedir. Saha gözlemlerin doğrultusunda, savaşın etkilerinin şehirler arasında farklı seviyelerde hissedildiğini söylemek mümkün. Halep ve Humus gibi şehirler hala ağır tahribatın izlerini taşıyor. Hama ise daha az hasar almış olmasına rağmen ekonomik zorluklar şehir yaşamını etkilemeye devam ediyor. Bu şehirlerin toparlanması için sürdürülebilir kalkınma projeleri bir zorunluk denebilir. Atık yönetimi ve geri dönüşüm gibi alanlarda ciddi adımlar atılması gerektiği açık.

Fotoğraf-9: Hama’nın kent merkezine girerken.
Kaynak: Bu fotoğraf Ozan Önel tarafından çekilmiş olup Kamu Politikası, Devlet Yönetimi ve Toplumsal Gelişim Merkezi’ne (KAPDEM’e) ait içeriklerde kullanılması amacıyla paylaşılmıştır. Tüm telif hakları KAPDEM’e aittir.
IX. Türkiye İçin Fırsatlar ve Riskler
Sınır güvenliği konusu Türkiye için hem büyük risk taşımaktadır hem de en büyük fırsatları yaratan ana unsur olarak gözükmektedir. Türkiye- Suriye sınırının güvenliği ulusal güvenlik ve bölgesel istikrar açısından büyük öneme sahiptir. Sınır hattında devlet otoritesinin yeniden tesis edilmesi, birçok tehdidin ortadan kaldırılmasına katkı sağlayabilir. Herkesin haberlerde takip ettiği gibi; Suriye’deki istikrarsızlık, silah ve uyuşturucu ticaretinin artmasına yol açmış durumdadır. Bu durum da Türkiye açısından güvenlik risklerini artırmaktadır. Şiddet olaylarının yol açtığı insani kriz nedeniyle Türkiye’ye yönelik düzensiz göç hareketleri hız kazanmış bir vaziyettedir ve halen devam etmektedir. Bu durum, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal yükünü artırırken sınır hattında güvenlik açıklarına neden olmaktadır. Sınır hattında güvenliğin artırılması hem Suriyelilerin Türkiye’ye düzensiz göçünü azaltabilir hem de bölgedeki sivillerin yaşam koşullarını iyileştirebilir. Sınır güvenliğinin sağlanması yasadışı ticareti engelleyerek ticaret hacminin artmasına sebep olacaktır.
Türkiye, Suriye’nin yeniden yapılanma sürecinde etkili bir aktör olursa, bölgede daha güçlü bir diplomatik ve ticari pozisyon elde edebilir. Suriye’nin yeniden yapılanmasında Türkiye, Körfez ülkeleri ve Avrupa Birliği ile iş birlikleri kurarak bölgedeki nüfuzunu artırabilir. İnşaat ve altyapı projeleri geliştirilerek Suriye’nin yeniden inşası sürecinde, Türk müteahhitlik firmaları önemli roller üstlenebilir. Yol, köprü, konut ve sanayi tesislerinin yeniden yapılması için büyük yatırımlar gerekmektedir. Enerji ve doğal kaynaklar özelinde bir değerlendirme yaptığımızda, Suriye’nin enerji altyapısı büyük ölçüde tahrip olmuş durumdadır. Türkiye, elektrik enerjisi sağlama, yenilenebilir enerji yatırımları ve petrol altyapısının modernizasyonu konularında öncü olabilir. Nitekim halihazırda Türkiye Suriye’ye elektrik ihracatı konusunda gerekli adımları atmaya başlamıştır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar tarafından yapılan bir açıklamaya göre Türkiye, günlük 210 megavatlık bir elektrik miktarını yedi ayrı noktadan Suriye’ye vermektedir.[15] Ayrıca Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Türkiye ile Suriye arasında faaliyet gösteren Reyhanlı-Afrin Enterkonneksiyon Hattı üzerinden gerçekleştirilecek elektrik ticareti için kapasite tahsisi başvurularını da almaya başlamıştır. Tedarik lisansı sahibi STE Elektrik Enerjisi Tedarik Toptan Satış İthalat İhracat Limited Şirketi, mevcut 40 megavat olan kapasitenin azami 100 megavata yükseltilmesi için lisans tadili başvurusunda da bulunmuştur.[16] Enerji alanındaki iş birliğinin artarak süreceği anlaşılmaktadır.
Türkiye ve Suriye arasında atık yönetimi, geri dönüşüm ve inşaat sektörlerindeki olası bir işbirliği birçok fırsatı beraberinde getirebilir. Suriye’de savaşın etkisiyle altyapı büyük ölçüde zarar görmüş durumdadır. Türkiye’nin bu alanlardaki deneyimi ve üretim kapasitesi, Suriye’nin yeniden inşa sürecine katkı sağlayarak her iki ülke için de kazançlı bir birliktelik oluşturabilir. Suriye’de atık yönetimi konusunda ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Plastik, cam, metal ve organik atıkların etkin şekilde toplanması ve geri dönüştürülmesi için Türkiye-Suriye ortak projeleri geliştirilebilir. Türkiye’de gelişmekte olan geri dönüşüm teknolojileri, Suriye’deki altyapıya katkı sağlayabilir. Türk firmaları, Suriyeli girişimcilerle iş birliği yaparak geri dönüşüm tesisleri kurabilir. Türkiye’nin atık yönetimi konusundaki bilgi birikimi, Suriye’de etkili atık ayrıştırma ve toplama sistemleri geliştirmek için değerlendirilebilir. Bu sayede iş gücü oluşturularak yerel halk için yeni istihdam alanları yaratılabilir. Türkiye, biyogaz tesislerinin planlanması ve işletilmesi konusunda da teknik destek sağlayabilir. Bu tarz projeler hem atık yönetimini iyileştirecek hem de enerji üretimine katkıda bulunacaktır.
Suriye’nin yeniden yapılanma sürecinde inşaat sektörü büyük bir potansiyele sahip gibi görünmektedir. Suriye’deki yıkılmış binaların enkazında yer alan beton ve metal gibi malzemeler geri dönüştürülerek yeni inşaat projelerinde kullanılabilir. Türkiye, bu sürecin yönetiminde ve geri dönüştürülmüş inşaat malzemelerinin üretiminde destek sağlayabilir. Türkiye’nin yeşil bina ve sürdürülebilir yapı malzemeleri konusundaki tecrübesi, Suriye’nin yeniden inşasını daha çevreci ve uzun vadeli bir sürece yayabilir. Türkiye’nin bilgi birikiminin ve üretim kapasitesinin Suriye’nin yeniden inşa sürecini hızlandıracağı aşikardır. Aynı zamanda, iki ülke arasındaki potansiyel işbirliği yeni istihdam olanakları yaratarak hem Suriyeli hem de Türk işçilerin ortak çalışabileceği sürdürülebilir projelerin geliştirilmesine olanak tanıyacaktır.
Savaş öncesinde Suriye, özellikle Halep bölgesinde güçlü bir tekstil sanayisine sahipti. Ancak iç savaş nedeniyle birçok fabrika zarar görmüş veya üretim tamamen durmuştur. Suriye’nin yeniden inşa süreci ve ekonomik toparlanması, Türk tekstil firmaları için hem üretim hem de ticaret açısından yeni fırsatlar yaratabilir. Suriye’deki işgücü maliyetleri Türkiye’ye kıyasla daha düşük olup bu durum emek yoğun sektörler için cazip bir avantaj sunmaktadır. Türkiye’de faaliyet gösteren bazı tekstil firmaları, üretim maliyetlerini düşürmek amacıyla uzun vadede Mısır yerine Suriye’de üretim yapmayı değerlendirebilirler. Belirtmiş olduğum konu yalnızca hazır giyim ve tekstil sektörleri için geçerli değildir. Suriye’de kurulan üretim tesisleriyle, özellikle emek yoğun sektörlerde maliyet avantajı sağlanabilir.
Türkiye, Suriye’de yatırım yaparak yerel istihdamı artırabilir ve ekonomik büyümeye katkı sağlayabilir. Bu durum hem Türkiye’nin ekonomisini güçlenmesine hem de Suriyelilere iş imkânları sunarak bölgesel kalkınmayı destekleyecektir. Aynı zamanda Türkiye’deki Suriyelilerin geri dönmesi için Suriye’deki iktisadi düzenin yeniden kurulması gerektiği açıktır. Suriye’nin devlet kapasitesinin güçlendirilerek yeniden inşa edilmesi, merkezi otoritenin ülke geneline hâkim olması ve istikrarın sağlanarak refah ve güvenlik ortamının oluşturulması, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin güvenli ve gönüllü şekilde geri dönüşünü de mümkün kılacaktır. Sonuç olarak, Suriye’deki gelişmeler Türkiye için hem ekonomik hem de diplomatik anlamda yeni kapılar açabilir. Ancak bu fırsatların değerlendirilmesi için siyasi istikrar, uluslararası iş birliği ve güvenlik risklerinin iyi yönetilmesi gerekmektedir.
X. Sonuç ve Öneriler
Suriye’deki sosyal hizmetler ve yaşam koşulları, ekonomik kriz, enerji erişimindeki sıkıntılar ve düşük eğitim kalitesi gibi bir dizi zorlukla şekillenmektedir. Bu zorluklarla başa çıkabilmek için acilen şu adımların atılması önerilmektedir:
- Enerji Erişimi ve Altyapı Geliştirme: Ham petrol tedarikine yönelik çözümler geliştirilerek enerji sorunlarının giderilmesi, sanayi, ulaşım ve tarım sektörlerinde verimliliği artırabilir. Elektrik üretim santrallerinin yeniden inşası, elektrik iletim ve dağıtım altyapısının acilen onarılması lazımdır.
- Eğitim Reformu: Devlet okullarındaki öğretmen maaşlarının iyileştirilmesi ve eğitim kalitesinin artırılması, uzun vadede ekonomik gelişme için önemli bir adım olacaktır. Özel okullara alternatif eğitim seçeneklerinin oluşturulmasıyla da desteklenebilir. Çeşitli beceri geliştirme, mesleki eğitim ve psikososyal destek programları başlatılmalıdır.
- Sağlık Sistemine Yatırım: Sağlık altyapısına yatırım yapılması ve sağlık personelinin daha iyi çalışma koşullarına sahip olması, halkın sağlık hizmetlerine daha kolay erişimini sağlayacaktır.
- Konut Politikaları: Düşük gelirli aileler için uygun fiyatlı konut projeleri geliştirilerek, emlak piyasasındaki durgunluk aşılabilir ve barınma sorunu hafifletilebilir.
- Sosyal Yardım Sisteminin Güçlendirilmesi: İnsani yardımların ve devlet desteklerinin etkinliğini artırmak için yerel kapasite güçlendirilebilir.
Suriye, ekonomik ve sosyal hizmetler açısından ciddi zorluklarla karşı karşıya kalırken, uzun vadede kalkınmanın sağlanması ve toplumsal refahın arttırılması için bu zorlukların aşılması neredeyse bir zorunluluk haline gelmiştir.
Bu yazıda ifade edilen görüşler yalnızca yazara aittir; KAPDEM’in kurumsal duruşunu, editoryal görüşünü ve/veya politik tutumunu yansıtmayabilir. KAPDEM, yayınladığı içerikler aracılığıyla farklı perspektiflerin ifade edilmesini teşvik eder, ancak bu içeriklerde kullanılan bilgi ve üretilerin fikirlerin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.
The views expressed in this article are solely those of the author and may not reflect the institutional stance, editorial perspective, and/or policy orientation of KAPDEM. While KAPDEM encourages the articulation of diverse perspectives through its published content, it bears no responsibility for the information and intellectual output presented therein; all responsibility lies with the respective authors.
Kaynaklar:
AFP News Agency, https://x.com/AFP/status/1899783763619467395.
BBC News Türkçe, “Halep’te varil bombası saldırısı: En az 15 ölü”, 27 Ağustos 2016, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-37205959#:~:text=Foto%C4%9Fraf%20alt%C4%B1%20yaz%C4%B1s%C4%B1%2C%20Halep’in,en%20az%2015%20ki%C5%9Fi%20%C3%B6ld%C3%BC.&text=Suriye’nin%20Halep%20%C5%9Fehrinde%20muhaliflerin,varil%20bombas%C4%B1%20sald%C4%B1r%C4%B1s%C4%B1%20d%C3%BCzenlendi%C4%9Fi%20bildirildi
BBC News Türkçe, “Suriye’de geçici anayasa imzalandı, SDG ve köktenciler tepkili”, 14 Mart 2025, https://www.bbc.com/turkce/articles/clyz9ylx9wyo.
Deniz Bülten, “Suriye’nin Çöpü de Mersin’e Geliyor!”, 6 Haziran 2023, https://www.denizbulten.com/suriyenin-copu-de-mersine-geliyor-51230h.htm.
Ekonomim, “Türkiye-Suriye elektrik ticaretinde kapasite tahsisi başvuruları başladı”, 19 Mart 2025, https://www.ekonomim.com/ekonomi/turkiye-suriye-elektrik-ticaretinde-kapasite-tahsisi-basvurulari-basladi-haberi-806890.
Et-Tirkâvî, Halit, “Rejimin Yıkılan Şehirleri Yeniden İnşa Politikası”, 26 Ekim 2022, Jusoor Araştırma Merkezi, https://jusoor.co/tr/details/rejimin-y%C4%B1k%C4%B1lan-%C5%9Fehirleri-yeniden-in%C5%9Fa-politikas%C4%B1-humus-%C3%B6rne%C4%9Fi.
Euronews, “Suriyeliler geçimlerini sağlamak için plastik atıklardan kilim üretiyor”, 19 Haziran 2023, https://tr.euronews.com/2023/06/19/suriyeliler-gecimlerini-saglamak-icin-plastik-atiklardan-kilim-uretiyor.
Evrensel, “Suriye’deki katliamlardan sonra 13 bin Suriyeli Lübnan’a kaçtı”, 18 Mart 2025, https://www.evrensel.net/haber/546845/suriyedeki-katliamlardan-sonra-13-bin-suriyeli-lubnana-kacti.
Haber Global, “Ahmed Eş Şara İlk Kabineyi Kurdu, Azınlıklara Kritik Bakanlıklar Verildi Ama…!”, 30 Mart 2025, https://www.youtube.com/watch?v=NVoIZ_rA_74.
Namık Durukan, “Suriye’de yeni geçici kabine belli oldu: Kürt, Dürzi, Alevi ve Hristiyan toplumundan kimse yer almadı; Şam’ı boykot tartışılıyor”, T24, 30 Mart 2025, https://t24.com.tr/haber/suriye-de-yeni-gecici-kabine-belli-oldu-kurt-durzi-alevi-ve-hristiyan-toplumundan-kimse-yer-almadi-sam-i-boykot-tartisiliyor,1229252#google_vignette.
Nefes, “Suriye’de İslam hukukuna dayalı anayasa kabul edildi”, 13 Mart 2025, https://www.nefes.com.tr/suriyede-islam-hukukuna-dayali-anayasa-kabul-edildi-21478.
Shaikhouni, Lina, “Suriye’de ABD ordusunun çöpleriyle beslenmek zorunda kalanlar: ‘Bize çöplük insanı diyorlar”, 20 Ocak 2023, BBC News Türkçe, https://www.bbc.com/turkce/articles/c3g43gy118zo.
Sinjab, Lina, “Suriye’de infazlara tanık olan Aleviler arasında dehşet ve korku hâkim”, 9 Mart 2025, BBC News Türkçe, https://www.bbc.com/turkce/articles/c4gm7rejm54o.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, “In less than two weeks | 48 people, including woman and two children, kil*led in different areas in Syria”, 29 Mart 2024, https://www.syriahr.com/en/358899/.
TRT Haber, “Elektrik kesintilerinin zirve yaptığı Şam’da muma rağbet arttı”, 24 Ocak 2023, https://www.trthaber.com/foto-galeri/elektrik-kesintilerinin-zirve-yaptigi-samda-muma-ragbet-artti/53455/sayfa-1.html
TRT Haber, “Kuşatma Altındaki Doğu Guta’da Artık Plastiklerden Gaz Üretiliyor”, 05 Temmuz 2017, https://www.trthaber.com/foto-galeri/kusatma-altindaki-dogu-gutada-atik-plastiklerden-gaz-uretiliyor/17184/sayfa-1.html.
Yüksel, Firdevs, “Bakan Bayraktar: Günlük 210 megavatlık elektriği 7 ayrı noktadan Suriye’ye veriyoruz”, Anadolu Ajansı, 9 Ocak 2025, https://www.aa.com.tr/tr/gundem/bakan-bayraktar-gunluk-210-megavatlik-elektrigi-7-ayri-noktadan-suriyeye-veriyoruz/3446268
[1] AFP News Agency, https://x.com/AFP/status/1899783763619467395. (Erişim Tarihi: 30 Mart 2025).
[2] Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, “In less than two weeks | 48 people, including woman and two children, kil*led in different areas in Syria”, 29 Mart 2024, https://www.syriahr.com/en/358899/ (Erişim Tarihi: 30 Mart 2025)
[3] Namık Durukan, “Suriye’de yeni geçici kabine belli oldu: Kürt, Dürzi, Alevi ve Hristiyan toplumundan kimse yer almadı; Şam’ı boykot tartışılıyor”, T24, 30 Mart 2025, https://t24.com.tr/haber/suriye-de-yeni-gecici-kabine-belli-oldu-kurt-durzi-alevi-ve-hristiyan-toplumundan-kimse-yer-almadi-sam-i-boykot-tartisiliyor,1229252#google_vignette (Erişim Tarihi: 30 Mart 2025).
[4] Haber Global, “Ahmed Eş Şara İlk Kabineyi Kurdu, Azınlıklara Kritik Bakanlıklar Verildi Ama…!”, 30 Mart 2025, https://www.youtube.com/watch?v=NVoIZ_rA_74 (Erişim Tarihi: 31 Mart 2025).
[5] Nefes, “Suriye’de İslam hukukuna dayalı anayasa kabul edildi”, 13 Mart 2025, https://www.nefes.com.tr/suriyede-islam-hukukuna-dayali-anayasa-kabul-edildi-21478 / (Erişim Tarihi: 1 Nisan 2025).
[6] BBC News Türkçe, “Suriye’de geçici anayasa imzalandı, SDG ve köktenciler tepkili”, 14 Mart 2025, https://www.bbc.com/turkce/articles/clyz9ylx9wyo (Erişim Tarihi: 1 Nisan 2025).
[7] Evrensel, “Suriye’deki katliamlardan sonra 13 bin Suriyeli Lübnan’a kaçtı”, 18 Mart 2025, https://www.evrensel.net/haber/546845/suriyedeki-katliamlardan-sonra-13-bin-suriyeli-lubnana-kacti (Erişim Tarihi: 1 Nisan 2025).
[8] TRT Haber, “Elektrik kesintilerinin zirve yaptığı Şam’da muma rağbet arttı”, 24 Ocak 2023, https://www.trthaber.com/foto-galeri/elektrik-kesintilerinin-zirve-yaptigi-samda-muma-ragbet-artti/53455/sayfa-1.html (Erişim Tarihi: 01 Nisan 2025).
[9] Euronews, “Suriyeliler geçimlerini sağlamak için plastik atıklardan kilim üretiyor”, 19 Haziran 2023, https://tr.euronews.com/2023/06/19/suriyeliler-gecimlerini-saglamak-icin-plastik-atiklardan-kilim-uretiyor (Erişim Tarihi: 15 Mart 2025).
[10] Shaikhouni, Lina, “Suriye’de ABD ordusunun çöpleriyle beslenmek zorunda kalanlar: ‘Bize çöplük insanı diyorlar”, 20 Ocak 2023, BBC News Türkçe, https://www.bbc.com/turkce/articles/c3g43gy118zo (Erişim Tarihi: 24 Mart 2025).
[11] Deniz Bülten, “Suriye’nin Çöpü de Mersin’e Geliyor!”, 6 Haziran 2023, https://www.denizbulten.com/suriyenin-copu-de-mersine-geliyor-51230h.htm (Erişim Tarihi 1 Nisan 2025).
[12] Halit Et-Tirkâvî, “Rejimin Yıkılan Şehirleri Yeniden İnşa Politikası”, 26 Ekim 2022, Jusoor Araştırma Merkezi, https://jusoor.co/tr/details/rejimin-y%C4%B1k%C4%B1lan-%C5%9Fehirleri-yeniden-in%C5%9Fa-politikas%C4%B1-humus-%C3%B6rne%C4%9Fi (Erişim Tarihi: 30 Mart 2025).
[13] A.k.
[14] BBC News Türkçe, “Halep’te varil bombası saldırısı: En az 15 ölü”, 27 Ağustos 2016, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-37205959#:~:text=Foto%C4%9Fraf%20alt%C4%B1%20yaz%C4%B1s%C4%B1%2C%20Halep’in,en%20az%2015%20ki%C5%9Fi%20%C3%B6ld%C3%BC.&text=Suriye’nin%20Halep%20%C5%9Fehrinde%20muhaliflerin,varil%20bombas%C4%B1%20sald%C4%B1r%C4%B1s%C4%B1%20d%C3%BCzenlendi%C4%9Fi%20bildirildi (Erişim Tarihi: 2 Nisan 2025).
[15] Firdevs Yüksel, “Bakan Bayraktar: Günlük 210 megavatlık elektriği 7 ayrı noktadan Suriye’ye veriyoruz”, Anadolu Ajansı, 9 Ocak 2025, https://www.aa.com.tr/tr/gundem/bakan-bayraktar-gunluk-210-megavatlik-elektrigi-7-ayri-noktadan-suriyeye-veriyoruz/3446268 (Erişim Tarihi: 31 Mart 2025).
[16] Ekonomim, “Türkiye-Suriye elektrik ticaretinde kapasite tahsisi başvuruları başladı”, 19 Mart 2025, https://www.ekonomim.com/ekonomi/turkiye-suriye-elektrik-ticaretinde-kapasite-tahsisi-basvurulari-basladi-haberi-806890 (Erişim Tarihi: 31 Mart 2025).