Bu yazının amacı, yabancıların kayıtlı ya da kayıt dışı yollarla Türk emek piyasalarına katılımı üzerine Kamu Politikası, Devlet Yönetimi ve Toplumsal Gelişim Merkezi (KAPDEM) için kaleme alınacak bir yazı serisine neden ihtiyaç duyulduğunu açıklayabilmektir. Yabancıların emek piyasalarına katılımı, uzun zamandır toplumsal ve iktisadi yaşamı derinden etkilemektedir. Öncelikle, Türkiye’deki yabancıların bir kısmının geri dönmeyeceği göz önüne alınacak olursa, emek piyasasındaki dalgalanmanın devam edeceği muhakkaktır. Yabancıların ve Türk emekçilerin karşılaştığı/karşılaşması muhtemel problemlerin çözülmesi, Türkiye’nin kalkınma stratejileriyle uyumlu bir şekilde istihdam politikalarının geliştirilmesi, toplumsal tepkinin önüne geçilmesi, uyum sorunlarının aşılması vb. ihtilaflı konular, ancak sorunların net bir şekilde ortaya konulmasıyla aşılabilir. Ancak tüm bu sorunların sistematik bir şekilde dile getirilmesi, kamu politikalarının da doğru şekillenmesi bakımından mühimdir. Yazı serisinin bir diğer amacı, Türkiye’nin gerekli kamu politikalarını şekillendirilmesi amacıyla, açık kaynaklar ve uluslararası raporlar aracılığıyla, sağlıklı veriler üzerinden durumun değerlendirilebilmesidir.
Yabancıların Türk Emek Piyasalarındaki Yerini Nasıl Değerlendirmeli: Özel Araştırma Serisi
1. Giriş
Bir ülkede kayıtlı ya da kayıtsız yaşayan yabancıların emek gücüne katılımı, birçok farklı sebebe dayanabilmektedir. Daha iyi bir yaşama kavuşabilmek için göç eden insanların zihnindeki ilk sorular genellikle olası geçim koşulları etrafında dönmektedir. Nitekim savaş ve doğal afetleri bir kenara bırakmak gerekirse insanların kayıtlı/kayıtsız bir şekilde ülke değiştirmelerinin en önemli sebebi daha müreffeh bir yaşama erişmek olsa gerektir. Türkiye’de yabancıların istihdam piyasasında karşılaştığı zorluklar daha öncesinde Ozan Önel tarafından Kamu Politikası, Devlet Yönetimi ve Toplumsal Gelişim Merkezi (KAPDEM) için kaleme alınmıştı.[1] Ancak son yazının kaleme alındığı Kasım 2022 tarihinden itibaren Türkiye’deki emek gücü piyasalarında değişen bir durum olmadığı gibi ekonominin giderek daha da bozulması ve yurttaşların katlanmak durumunda kaldığı kronik enflasyon gibi sorunlar, yabancıların emek gücüne katılımını daha tartışmalı bir konu haline getirmiştir. Türk kamuoyundaki tartışmalara bakılacak olursa bu çok boyutlu meselenin iki temel eksen etrafında ele alındığı görülmektedir:
- Birinci sav “Türklerin özellikle yoğun kol gücü gerektiren işlerden kaçtığı ve işverenin bu nedenle yabancı emek gücünü daha yoğun bir şekilde tercih ettiği” iddiası üzerine kurulmuştur.
- İkinci sav ise “Yabancıların emek gücüne katılımı sayesinde Türk ekonomisinin şaha kalktığı” şeklindedir.
Kabaca yukarıdaki gibi özetlenebilecek bu eksenlerdeki tartışmalar, Türkiye’deki yabancıların iş gücüne katılımına dair durumun doğru bir şekilde değerlendirilmesini engellemektedir. Maalesef bu iki sav, Türk toplumundaki derin kutuplaşmanın izlerini taşımaktadır ve akılcı adımlarla çözülmesi gereken sorunlara hiçbir katkı sağlamamaktadır. Yabancıların emek gücüne katılımının avantajlarını ve dezavantajlarını sağlıklı bir şekilde tartışabilmek ve bu konunun iktisadi, demografik, siyasi ve toplumsal yansımalarını bir arada değerlendirebilmek önem arz etmektedir.
2. Türkiye’de Yabancılar ve İstihdam Piyasaları
Uzun yıllar boyunca göç literatüründe “transit ülke” olarak değerlendirilen Türkiye’nin artık bir hedef ülkeye dönüştüğü kabul edilen bir gerçektir. Bu durumun birçok sebebi olduğu söylenebilir. Ancak belli başlı sebepler şu şekilde sıralanabilir:
- Türkiye’nin bölgedeki diğer ülkelerden daha istikrarlı bir yapıya sahip olması,
- İlk etapta Türkiye’yi transit gelme/geçme amacı taşıyan yabancıların, Türkiye’yi geçiş ülkesi olarak bu amaçla kullanmak istemelerine rağmen, mali olanaklarının kalmaması, insan kaçakçılarının türlü oyunları ile amaçlarına ulaşamamaları veya bekleme sürelerinde Türkiye’de kalmak yönünde fikir değiştirerek, kalmaya karar vermeleri,[2]
- Türkiye’ye eğitim amaçlı gelen yabancıların Türkiye’de kalmaya karar vermeleri,
- Özellikle insani krizlerin yoğun bir biçimde yaşandığı bazı ülkelerden göç eden yabancıların kültürel veya dini yakınlık sebebiyle Türkiye’de yaşamak istemeleri,
- Türkiye’deki iş olanaklarının ve ekonomik fırsatların menşe ülkesinden daha cazip olduğunun düşünülmesi.
Nitekim bu gerçek Türkiye’nin de dikkatini çekmiştir. Çeşitli kamu kurumları tarafından yazılan raporlar incelendiği vakit, yasal/yasadışı göçmenler için hedef ülke haline dönüşen Türkiye’nin istihdam politikalarının ve kalkınma stratejilerinin bu çerçevede şekillenmesi gerektiğinin ısrarla vurgulandığı görülmektedir. Bu çerçevede On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023) ile On İkinci Kalkınma Planı’nın (2024-2028) incelenmesi yeterlidir. On Birinci Kalkınma Planı’nda göç planlı kalkınma politikalarının geliştirilmesine ve yabancıların iş gücüne katılımına dair örnek uygulamaların incelenmesine yer verilmiştir. On Birinci Kalkınma Planı’nda alıntılanan bir rapora göre uluslararası göçmenlerin işgücüne katılımından hem kaynak hem hedef ülkeler hem de göçmenler açısından maksimum fayda sağlanabilmesi için, dikkate alınması gereken bazı hususlar aşağıda yer almaktadır:[3]
- İşgücü göçünün bölgeler ve sektörler arasındaki farklı dinamikler ele alınarak incelenmesi gerekmektedir.
- Düzensiz göçmenler, zorunlu göçmenler ve herhangi bir nedenden dolayı kayıtdışı çalışan göçmenlerin işgücüne katılımına yönelik veri eksikliği giderilmelidir.
- Toplumsal cinsiyet bakış açısı ile hem kadın hem de erkek göçmenlerin hassasiyetleri, işgücüne katılımda karşılaştığı zorluklar ele alınmalıdır. Başta ev işçisi kadın göçmenler olmak üzere daha az görünür sektörlerde çalışan göçmenlerin hassasiyetleri ayrıca incelenmelidir.
Ayrıca yine On Birinci Kalkınma Planı’nda uluslararası işgücü hareketliliğinin önündeki bariyerlerin kaldırılmasıyla ise ulusal kazancın yüzde 50-150 arasında artacağına dair iddialara da yer verişmiştir. [4] On İkinci Kalkınma Planı’nda ise kontrolsüz ve kayıtsız göçün Türkiye’deki emek piyasalarına yönelik etkisinin de göz önünde bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim On İkinci Kalkınma Planı’na göre emek arzının önemli bir unsuru haline gelen düşük nitelikli işlerde kontrolsüz göçmen yoğunlaşması, kayıt dışı istihdam başta olmak üzere iş koşullarının kötüleşmesine ve ücretler üzerinde aşağı yönlü baskı oluşmasına neden olmaktadır.[5] Peki bu durumda yabancıların emek gücüne katılımını tüm boyutlarıyla değerlendirebilmek için atılması gereken adımları nelerdir? Yabancıların işgücüne katılımının daha doğru bir şekilde düzenlenmesi, kontrolsüz göçle daha etkin bir şekilde mücadele edilmesi ve Türk yurttaşlarının çıkarlarını zedelemeden söz konusu sahanın ele alınabilmesi birbirine zıt hedeflermiş gibi görünmektedir. İşin ilginç yani yukarıda söz edilen kalkınma planlarında bu amaçların tamamına birden yer verilmiştir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin bir devlet ciddiyeti ile bu durumu ele almadığı açıktır. Yabancılara ait sağlıklı veri setlerine kamu kurumları bile sahip değilken emek piyasalarının düzenlenmesini, yerli işgücünün korunmasını ve yasal yollarla Türkiye’ye gelen yabancıların entegrasyonunu teşvik edebilecek bir sistemin kurulması çok yakın bir gelecekte mümkün görünmemektedir.
3. Türkiye’de Yabancıların Emek Gücüne Katılımının Genel Çerçevesi
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2023 istatistiklerine göre Türkiye’de 239.835 yabancı, çalışma izni kapsamında geçimlik faaliyetlerini sürdürmektedir.[6] Türkiye’de yaşayan yabancıların sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte 7-10 milyon arasında değişen bir yabancı sayısına işaret etmektedir. Yabancıların kayıtlı bir şekilde işgücüne katılımı, Türkiye’de tahmini yabancı sayısı göz önüne alındığında, oldukça düşük kalmaktadır. Aynı zamanda söz konusu yabancıların sektörlere göre dağılımı, eğitim seviyeleri, gelir düzeyleri, entegrasyon sürecinde karşılaştıkları zorluklar, temel kamu hizmetlerine erişimleri, beyaz yakalı ve mavi yakalıların oranı vb. birçok konu hakkında fikir yürütemeyeceğimiz kadar az bilgiye sahibiz. Kayıt dışı çalışan yabancıları da eklediğimiz zaman oldukça eksik bir tablo ile karşı karşıya kaldığımızı söyleyebiliriz. Üstelik kayıt dışı göçmen emeği, işgücünün örgütlenmesini ve emekçilerin daha yüksek ücretler talep etmesini engellemek için bir araç olarak değerlendirilmektedir. David Harvey’in meşhur eserlerinden birisinde (Sermaye Muamması) yasadışı göçmen emeğinin örgütlü emeği bertaraf etmekte üstlendiği rol çok güzel anlatılmıştır.[7] Bu nedenle, yasadışı göç özellikle büyük sermaye sahipleri tarafından uzun bir zaman desteklenmiştir. Nitekim bu durum sadece Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği için de farklı değildir.
Türkiye’de yabancıların kayıt dışı çalışmasının genel itibariyle olumsuz etkileri olduğu açıktır. Yabancıların çok düşük ücretlerle kayıt dışı bir şekilde istihdam edilmesi, Türk vatandaşlarını da benzeri şartları kabul etmeye zorlamıştır. Eğer Türkiye’deki emek piyasalarında bir açık söz konusuysa ve bu açığı kapatmak adına yabancı emeğine ihtiyaç duyuluyorsa, bu açığı telafi edebilmek adına yasal göçün ve yabancıların kayıtlı bir biçimde emek piyasalarına katılmasının titizlikle ele alınması gerektiği ortadadır. Türkiye’de yaşayan kayıtlı/kayıt dışı yabancıların birçok zorlukla karşılaştığı muhakkaktır. İşgücü piyasasındaki sorunların çözümü ve sömürünün engellenmesi esas hedefse “Türkiye’de gençler iş beğenmiyor”, “Yabancılar olmazsa Türkiye’de tarım biter”, “Yabancılar olmazsa vasıfsız iş gücünü nereden bulacağız” gibi saçma argümanların da bir tarafa bırakılması gerekmektedir. Eğer Türkiye bu soruna bir an önce çözüm bulmazsa vasıfsız yabancı iş gücünü diğer ülkelere gönderemeyeceğinden, gerektiği durumda vasıfsız iş gücünün eğitimiyle maddi ve manevi olarak ilgilenmek zorunda kalacaktır.[8]
Kayıtlı çalışmayı desteklemek adına çıkarılmış olan çalışma izni sistemi maalesef işverenler ve yabancı işçiler tarafından pek rağbet görmemektedir. Yabancı işçilerin karşılaşmış olduğu bir dizi problem (Çalışma izni alabilmek için makamlarca kabul edilebilecek bir kimlik belgesinin ibraz edilmesi, kayıtlı oldukları ilde çalışma zorunluluğu, çalışma izni çıkarıldığında sosyal desteklerin kesilmesi vs.) kayıtsız çalışmanın önünü açmaktadır. Bazı sığınmacı ve mülteciler için çalışma izni çıkartılması, AB tarafından finanse edilen ve Türk Kızılay’ı tarafından yönetilen Acil Sosyal Güvenlik Ağı (ESSN) kapsamında almış oldukları nakdi desteğin doğrudan sona ermesi için bir sebep kabul edilmektedir. Her ne kadar kayıtlı çalışmak nakdi yardımdan daha çok isteniliyor olsa da Türkiye’deki sığınmacıların/mültecilerin kayıtlı emek gücüne erişiminin güçlüğünden kaynaklanan sebeplerle tercih edilmemektedir. Türkiye’de ücretler düşük ve yaşam maliyeti yüksektir. Türk yurttaşları olduğu kadar yabancılar da iktisadi sorunlardan etkilenmektedir. İlaveten sığınmacılar/mülteciler beslenme, giyinme ve kira gibi temel maliyetleri karşılamak için nakit yardımına güvendiklerini ifade etmektedirler. Bahsedilen nakdi destekler tek başına hane halkı masraflarının tamamını karşılamasa da onlar için istikrarlı bir gelir sağlamaktadır. Yabancıların kayıt dışı yollarla genel gündelik ya da kısa süren işlerde yer alması veya işin sonunda anlaştıkları ücretleri alamamaları gibi sebeplerle yabancılar, ailelerinin ESSN’ye erişimini riske atamayacaklarını belirtmektedirler.
İşverenlerin de bu konuda pek masum olmadığını belirtmek bir zorunluluktur. Kayıtsız işgücünün emek piyasalarına katılımı, işverenlerin kâr oranını arttıran bir faktördür. Türk yurttaşları özellikle sigorta primlerinin ödenmesi ve asgari ücretin altındaki ödemeleri kabul etmeme vb. işçi-işveren ilişkisini şekillendiren en temel talepler hususunda son zamanlara kadar daha örgütlü bir şekilde hareket edebiliyordu. Ancak yabancıların emek piyasasına kayıtsız bir şekilde eklemlenmesi bu durumu değiştirmeye başlamıştır. Nitekim işverenlerin yabancılar için çalışma izni çıkartmamasının en temel sebepleri arasında asgari ücret altında ödeme yapmak, sigorta primlerini ödememek, çalışma izni harç ücretlerini yatırmamak, yasal çalışma saatlerinin üzerinde çalıştırmak vb. bulunmaktadır. Bu da işverenler açısında daha fazla masraf ve bürokratik süreç demektir. Haliyle kâr oranlarını arttırmak, daha doğru bir deyişle daha da arttırmak, isteyen işverenler, yabancıların emek gücüne kayıt dışı katılımını üstü örtülü bir şekilde desteklemektedir.
Netice itibariyle yabacılar da kendi geçimlerini sağlamak amacıyla çalışmak zorundadırlar. Yabancı işçilerin bu talebini gören işverenler, işçi maliyetlerini azaltabilmek için insanların zafiyetini bir fırsata çevirmek istemektedir. Yabancıların iş gücü piyasasına girişleri yerli işçilerle rekabet etmelerine yol açmaktadır. Bu rekabet, genellikle maliyetlerin düşürülmesi yoluyla yerli işçilerin ücretlerinin azalmasına yol açmakta ve gerilimi tetiklemektedir. Rekabet ortamında yerli işçiler yerine sığınmacı ve mültecilerin tercih edilmesi, onların daha düşük maliyetlerle çalışabilmesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü asgari ücret talep eden ve sigorta primlerinin yatırılmasını isteyen Türk emekçiler de bu şekilde, deyim yerindeyse, terbiye edilmektedir. Üstelik işverenler açısından kayıt dışı yabancı çalıştırmanın bir başka faydası ise muhtemel iş kazalarının işveren açısından yaratabileceği hukuki sorumluluktan kaçabilmenin çok daha rahat olmasıdır. 2022’de yayımlanan bir haberde, bazı işverenlerin yabancı işçi cenazelerini işyeri ile bağlantısı kurulamayacak uzaklıkta kent çöplüğü, ormanlık alan ya da yol kenarlarına atarak, iş cinayeti ile işletmenin bağlantısını ortadan kaldırma yolunu tercih ettiği vurgulanmıştır.[9] İşverenlerin bu tutumu yüzünden kayıt dışı istihdam edilen yabancıların iş kazalarından nasıl ve ne şiddetle etkilendiğini tespit edebilmek son derece güçtür.
Kayıt dışı yabancı istihdamı, tekstil ve hazır giyim, inşaat ve hizmet sektörlerinde daha yaygınken, bu sektörleri sanayi, metal, madencilik gibi farklı endüstriler takip etmektedir. Bu sektörlerde kayıt dışı istihdam edilen yabancı işçilerin çoğu, kayıtlı Türk işçilerinin aldıkların maaşın yarısına tekabül eden ücretlere razı olmakta ve sosyal güvencelerden mahrum kalmaktadır. Kayıt dışı istihdam, özellikle tekstil ve inşaat gibi uluslararası rekabetin yüksek olduğu sektörlerde işverenlerin elini oldukça güçlendirmektedir. Yabancıların, kayıt dışı sektörlerde çalışmak zorunda kalması, istihdam piyasasında daha da dezavantajlı bir konuma düşmelerine yol açmaktadır. Kayıt dışı işlerin en belirgin özelliği, istikrarsızlıklarıdır. Bu alanlarda çalışanlar sık sık iş değiştirmek zorunda kalır, kesintili ve düzensiz çalışma koşullarıyla yüzleşirler. Sığınmacı ve mültecilerin sosyal entegrasyonları kadar ekonomik entegrasyonları da dikkate alınmalıdır. Yabancıların çalışma hayatına katılımı düzenleyen yasaların Türkiye’nin gerçekleriyle uyum içinde olması ve yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mülteci işçilerin istihdamı meselesi, Türk işçiler arasında da sıkça konuşulan en hassas konulardan birisidir. Türkiye’de yaşamakta olan sığınmacıların toplumda Türk işçilerin istihdam olanaklarını ellerinden aldığına yönelik bir algı bulunmaktadır. İşsizliğin bu sebeple yükseldiğine ve kazançların düştüğüne inanılmaktadır. Gözden kaçmamalıdır ki Türkiye’de sığınmacı ve mültecilerin tercih etmiş olduğu işler, tekstil ve hazır giyim, inşaat, tarım işçiliği ve hayvan bakıcılığıdır. Genellikle bu sektörlerin de Türk işçiler tarafından daha az tercih edildiği düşünülmektedir. Bu sektörlerde daha uzun süreli çalışma saatleri ve daha düşük ücretler söz konusudur. Bazı sektörlerde mülteciler/sığınmacılar, Türk işçilerle rekabet edebilir ve bu da ücretlerin düşmesine veya çeşitli gruplar arasında işsizliğe yol açabilir. Bu durumun sonucunda ise, kültürel farklılıklar ve maddi kaynaklara yönelik algılanan rekabet, mülteciler ve Türkler arasında sosyal gerilimlere neden olabilir. Ekonomik sıkıntı ve rekabet, mültecilere karşı olumsuz tutumları körükleyerek sosyal uyumu kötü yönde etkilemektedir. Toplum içerisinde yabancı düşmanlığı artış göstermektedir. Ayrıca sığınmacıların ve mültecilerin çoğunluğu düşük vasıflı işlerde çalışmaya devam ettikçe onlara sosyal yardım sağlanmaya devam etmekte ve bu durum onların topluma hızlı bir şekilde entegre olma şansını da sınırlamaktadır. Yavaş entegrasyon süreci ise sığınmacı ve mülteci gruplarının gelir düzeyi daha düşük mahallelerde toplanmasına, gettolaşmaya ve olası sosyal çatışmalara da zemin hazırlayabilir.
Yabancılar içerisinde daha vasıflı işlerde çalışanların önemli bir kısmı, özellikle mütercimlik, öğretmenlik, satış danışmanlığı gibi meslekleri tercih etmektedirler. Yabancıların yüksek vasıflı işlere erişimde karşılaştıkları en büyük engellerden biri dil bariyeridir. Ancak, yabancıların topluma entegrasyonu için Türkçe öğrenmeleri kısa vadede yeterli bir çözüm sunmayabilir. Bu grup genellikle belirli bölgelerde yoğunlaşmıştır, bu nedenle iş arkadaşları ve müşterileri de bu bölgelerde yer almaktadır. Dil eğitimi ve entegrasyonu, uzun vadede hem onlar hem de Türkiye için faydalı olacaktır. Özellikle savaştan kaçan sığınmacıların veya mültecilerin bir kısmı, savaşların veya sorunların akabinde, kendi ülkelerine dönseler bile yabancıların bir miktarının Türkiye’de yaşamaya devam etmesi ihtimal dahilindedir. KAPDEM tarafından Irak Türkmenleriyle yapılan röportaj serisinde geleceğe dair temennilerini paylaşan tüm Türkmenler, Irak’taki koşullar iyileşse bile, Türkiye’yi terk etmek istemediklerini dile getirmişlerdir.[10] Üstelik uluslararası geçici koruma altındaki Türkmenlerin, diğer sığınmacılar ve mülteciler gibi, bir dil bariyeri de bulunmamasına rağmen entegrasyon sürecinde zorlandıkları görünmektedir. Bu nedenle, dil eğitimi ve entegrasyon uzun vadede Türkiye’deki toplumsal barışı korumak bakımından da önem kazanacaktır.
4. “Yabancıların Türk Emek Piyasalarındaki Yeri” Özel Araştırma ve Yazı Serisi ile Ne Amaçlanmaktadır?
Türkiye’de deyim yerindeyse yabancı emeğinin sömürülmesi ve hakların yok sayılması ülkemizin taraf olduğu sözleşmelere de aykırıdır. Türkiye, taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca, sığınma talebinde bulunan yabancıların emek piyasalarına erişimini kolaylaştırmak için yasal düzenlemeler yapmakla yükümlüdür. 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu ile yabancılara çalışma izninin verilmesi güvence altına alınmıştır. Sığınmacılar ve mültecilerin işverenleri çalışma izni alabilmeleri için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na (ÇSGB) başvurabilmektedir. Çalışabilecekleri yerler, sektörler ve iş kolları ise Bakanlar Kurulu kararlarıyla önceden belirlenmektedir. Çalışma izni almış yabancıların sayısı ile çalışabilir yabancı nüfusu arasında önemli bir fark olduğu gözlemlenmektedir. Yapılan düzenlemeler ve uygulanma şekilleri göz önüne alınacak olursa, Türkiye’de yaşayan sığınmacı ve mültecilerin toplam sayısına kıyasla çalışma izni almış yabancı işçilerin sayısının oldukça düşük olduğu söylenebilir.
Bir ülkenin nüfus potansiyeli, emek piyasalarının önemli bir göstergesidir. Nüfus, ülkenin insan kaynağını oluşturur ve bu kaynağın iş piyasasında ne kadar etkin yer aldığı, ekonominin dinamiklerini belirler. İşgücüne katılım oranı, nüfusun beceri seviyesi ve eğitim durumu, işgücü piyasasının yapısını etkileyen başlıca faktörlerdir. Bu nedenle, nüfusun ekonomideki etkin katılımı, bir ülkenin ekonomik performansında önemli rol oynar ve büyüme potansiyelini şekillendirir. Türkiye’deki emek piyasalarına yabancıların katılımı da nüfus potansiyeli, nüfus ve iktisat politikaları ile iktisadi gereksinimler çerçevesinde değerlendirilmeli ve düzenlenmelidir. Düşük ve yarı vasıflı işlerin önemli bir kısmında Türkiye’de yaşayan yabancılar çalışmaktadır. Ancak bu durumdan ülkenin uzun vadede kârlı çıkıp çıkmayacağı bilinmemektedir. Ucuz işgücünün uzun vadede, daha verimli sektörlere kaynak ayırmak yerine, ekonomik olarak verimsiz alanlara kaydırılarak sürdürülebilir kalkınmayı engelleme riski bulunmaktadır. Öyleyse Türkiye’deki yabancıların istihdama katılımının nasıl yorumlamak gerekmektedir?
Yabancıların emek gücüne katılımı, Türkiye’nin istihdam politikalarından bağımsız bir şekilde ele alınamaz. Sorulması gereken birkaç soru bulunmaktadır: Türkiye’nin uzun vadeli bir iktisadi programı ve kalkınma hedefi var mıdır? Türkiye’de inşaatın dışında kalan özellikle katma değeri yüksek sektörler ve çalışma alanları yeterince desteklenmekte midir? Türkiye’nin topyekûn bir istihdam ve nüfus politikası var mıdır? Kalkınmada öncelikli sanayi kolları ve sektörler için ayrı bir istihdam politikası belirlenmiş midir? Özellikle son yıllarda düşen doğum oranları göz önüne alındığı vakit gelecekteki muhtemel işgücü açığının nasıl kapatılması planlanmaktadır? Bunlar ve benzeri sorularla yukarıdaki listeyi uzatmak mümkündür. Ancak bu konuda verilebilecek tek cevap, maalesef, devletin bütüncül bir politika belirleyemediğinin altının çizilmesinden ibarettir. Türkiye’deki sığınmacı ve mülteciler ya sömürülmek için bir araç olarak görülmekte ya da İslamcılığın tahayyülündeki toplumun kurulması için demografik bir unsur şeklinde değerlendirilmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin önde gelenleri, kimi zaman sığınmacıları/mültecileri göndermekten söz ederken kimi zaman daha fazla yabancı için Türkiye’nin hazır olduğunu belirtmektedir.
KAPDEM, yabancıların emek gücüne kayıt dışı ve kayıtlı yollarla katılımı hakkında bir yazı serisine başlayacaktır. Yabancıların emek gücüne kayıt dışı katılımı, halihazırda Türk toplumunda ve emek piyasalarında birçok soruna yol açmış durumdadır. Ancak sığınmacıların ve mültecilerin de bu süreçten fazlasıyla zarar gördüğü ve sömürüldüğü ortadadır. KAPDEM, öncelikle mültecilerin ve sığınmacıların kendi ülkelerine dönme olasılığı üzerinden bir inceleme yapacaktır. Ancak bu yazı serisini kaleme alan yazarların ortak görüşü, mültecilerin ve sığınmacıların önemli bir kısmının Türkiye’de yaşamaya devam edeceği yönündedir. Bu durumda yabancıların çalışma hayatında yaşadığı zorlukların tanımlanması, Türk emekçilerle yabancılar arasındaki uzlaşmazlıkların tespit edilmesi, kayıtlı istihdamın arttırılması, toplumsal entegrasyon vb. mevzuların Türk kamuoyunu yakın gelecekte daha çok meşgul edeceği kesindir. Tutarlı kamu politikalarının geliştirilebilmesi için KAPDEM yazarları tarafından yabancıların istihdamına yönelik tüm tarafların (yabancılar, Türk toplumu, devlet, AB, Birleşmiş Milletler, sivil toplum kuruşları, işverenler/sermaye) birlikte ele alınması gerektiği ve sürecin avantajlarıyla/dezavantajlarıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Ancak bütüncül bir bakış açısı, yabancıların emek gücüne katılımının piyasaları ve toplumu nasıl şekillendirdiğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyabilir. Bu nedenle, yazı serisinin odak noktası, sığınmacı/mülteci nüfusunun emek gücünü düzenli bir bileşeni olduğu/olacağı faraziyesinden yola çıkarak, yabancıları istihdamını tüm boyutlarıyla ele almak ve sorunların muhtemel çözümleri için çeşitli önerileri dile getirmek olacaktır.
5. Sonuç
Türkiye’deki yabancıların emek piyasalarına katılımı etrafında şekillenen toplumsal, iktisadi, kültürel, hukuki ve idari problemler çok katmanlıdır. Üstelik bu problemlerin çözülebilmesi adına somut bir projenin ortaya konulmadığı da aşikardır. Palyatif çözümler ya da günü kurtarmak adına söylenenlerin emek piyasalarına, Türk işçilerine ya da yabancılara herhangi bir fayda sağlamadığı aşikardır. Türk tarımının ya da sanayisinin karşılaştığı sorunların tek çözümü de yabancı emeğinin sömürülmesi değildir. Bilakis Türkiye’de işverenler, Türk emekçilerini daha düşük bir ücret seviyesine razı edebilmek için yabancı emeğini bir koz olarak kullanmakta ve sömürmektedir. Eğer Türkiye’de yabancıların emek gücüne ihtiyaç duyuluyorsa, bazı sektörler için böyle olduğu söylenmektedir, söz konusu istihdamın temin edilmesinde oldukça sistemli ve seçici davranılması gerektiği aşikardır. Türkiye’de maalesef bu konudaki bilinç düzeyi istenilen seviyeye ulaşamamıştır. Yabancı emeğinin kullanılmasından ziyade sömürülmesi temelinde bir sistemin yükselmesi, politika yapıcılarının da işine gelmektedir. Ancak bu durum sürdürülebilir olmaktan çıkmak üzeredir.
Bu yazı serisiyle hem istihdama dair isabetli kamu politikalarının şekillenmesine destek verilmek hem de emek sömürüsünün tüm hatlarıyla ortaya çıkarılması istenmektedir. Sadece yabancıların değil aynı zamanda Türk işçilerinin de emeği sömürülmektedir. İstihdam politikalarının, iktisadi tercihlerin ve demografik yapının birbirinden ayrı düşünülemeyeceği barizdir. Yabancıların Türk eme piyasalarındaki istihdamı, entegrasyon süreci, dil bariyeri, Türk emekçilerine dayatılan düşük ücretler vs. hepsi bir bütünün parçasıdır ve bu yazı serisiyle bütüncül bir bakış açısının neden gerekli olduğu anlatılmak istenmektedir. Şimdiye değin parça parça değerlendirilen tüm sorunların aslında bütüncül bir yaklaşım tarzıyla ele alınmamış olması, sorunları halının altına süpürmekten başka bir işe yaramamaktadır. Bu noktada, KAPDEM’in duruşunu bir kez daha belirtmek isteriz: Türkiye’de yabancı işçilerin karşılaştıkları zorlukları yok saymak ve yabancı emek gücünün sömürülmediğini iddia etmek mümkün değildir. Ancak yabancı istihdamının Türk emekçilerinin yaşam koşullarını ağırlaştırdığı, yeni iktisadi ve toplumsal sorunları beraberinde getirdiği açıktır. KAPDEM tarafından savunulduğu üzere, sorunların neler olduğunu tek tek ve açık bir şekilde ortaya koyabilmek, sağlıklı veri setleri oluşturmak ve bu bilgilere nasıl ulaşılabileceğini göstermek, alternatif kamu politikaları üretebilmek Türkiye’nin istihdam politikalarını ve iktisadi tercihlerini de olumlu yönlendirecektir.
Bu yazıda ifade edilen görüşler yalnızca yazara aittir; KAPDEM’in kurumsal duruşunu, editoryal görüşünü ve/veya politik tutumunu yansıtmayabilir. KAPDEM, yayınladığı içerikler aracılığıyla farklı perspektiflerin ifade edilmesini teşvik eder, ancak bu içeriklerde kullanılan bilgi ve üretilerin fikirlerin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.
The views expressed in this article are solely those of the author and may not reflect the institutional stance, editorial perspective, and/or policy orientation of KAPDEM. While KAPDEM encourages the articulation of diverse perspectives through its published content, it bears no responsibility for the information and intellectual output presented therein; all responsibility lies with the respective authors.
Kaynakça
Çakır, Hatice, “Türkiye’de Yabancıların Çalışma Koşullarına ve Emek Piyasasına Etkisine İlişkin Hukuki Düzenlemelerin İncelenmesi”, Uluslararası Yönetim Akademisi Dergisi, S. 6 (1), 2023, s. 235-253.
Çalışma İzni İstatistikleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, https://www.csgb.gov.tr/istatistikler/calisma-hayati-istatistikleri/resmi-istatistik-programi/calisma-izin-istatistikleri/.
Deniz, Evrim, “İş kazalarında ölen mülteci işçilerin akıbeti”, Bianet, 5 Temmuz 2022, https://bianet.org/haber/is-kazalarinda-olen-multeci-iscilerin-akibeti-264119.
Harvey, David, Sermaye Muamması, Sel Yayıncılık, İstanbul, 2019.
Kurt, Mehmet & Tatar, Volkan, “Kaynak Ülkeden Hedef Ülkeye Dönüşen Türkiye ve Hedef Ülke Olmanın Getirdiği Dezavantajlar”, İstanbul Arel Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Disiplinlerarası Yenilik Araştırmaları Dergisi, 2024, S. 4 (1), s. 73-81, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3348063.
On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023), Dış Göç Politikası, Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2018, https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2020/04/DisGocPolitikas%C4%B1OzelIhtisasKomisyonuRaporu.pdf.
On İkinci Kalkınma Planı (2024-2028), Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Ankara, 2023, https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2023/12/On-Ikinci-Kalkinma-Plani_2024-2028_11122023.pdf.
Önel, Ozan, “Türkiye’de Yabancılar İçin İstihdam”, 14 Kasım 2022, KAPDEM, https://kapdem.org/turkiyede-yabancilar-icin-istihdam/.
KAPDEM, Ankara’daki Türkmen Aileler ile Röportaj Serisi, https://kapdem.org/category/roportajlar/.
[1] Ozan Önel, “Türkiye’de Yabancılar İçin İstihdam”, 14 Kasım 2022, KAPDEM, https://kapdem.org/turkiyede-yabancilar-icin-istihdam/ (Erişim Tarihi: 01/03/2025).
[2] Mehmet Kurt, & Volkan Tatar, “Kaynak Ülkeden Hedef Ülkeye Dönüşen Türkiye ve Hedef Ülke Olmanın Getirdiği Dezavantajlar”, İstanbul Arel Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Disiplinlerarası Yenilik Araştırmaları Dergisi, 2024, S. 4 (1), s. 78., https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3348063.
[3] On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023), Dış Göç Politikası, Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2018, https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2020/04/DisGocPolitikas%C4%B1OzelIhtisasKomisyonuRaporu.pdf., s. 13.
[4] On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023), Dış Göç Politikası, Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2018, https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2020/04/DisGocPolitikas%C4%B1OzelIhtisasKomisyonuRaporu.pdf., s. 13.
[5] On İkinci Kalkınma Planı (2024-2028), Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Ankara, 2023, https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2023/12/On-Ikinci-Kalkinma-Plani_2024-2028_11122023.pdf, s. 12.
[6] Çalışma İzni İstatistikleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, https://www.csgb.gov.tr/istatistikler/calisma-hayati-istatistikleri/resmi-istatistik-programi/calisma-izin-istatistikleri/ (Erişim Tarihi: 15/09/2024).
[7] David Harvey, Sermaye Muamması, Sel Yayıncılık, İstanbul, 2019, s. 127-191.
[8] Hatice Çakır, “Türkiye’de Yabancıların Çalışma Koşullarına ve Emek Piyasasına Etkisine İlişkin Hukuki Düzenlemelerin İncelenmesi”, Uluslararası Yönetim Akademisi Dergisi, S. 6 (1), 2023, s. 249.
[9] Evrim Deniz, “İş kazalarında ölen mülteci işçilerin akıbeti”, Bianet, 5 Temmuz 2022, https://bianet.org/haber/is-kazalarinda-olen-multeci-iscilerin-akibeti-264119 (Erişim Tarihi: 2 Kasım 2024).
[10] KAPDEM tarafından 2023 yılının çeşitli dönemlerinde, Ankara’daki dört Türkmen ailesiyle röportajlar yapılmıştır. Söz konusu röportajlar farklı tarihlerde KAPDEM tarafından yayınlanmıştır. Türkmen röportajlarına https://kapdem.org/category/roportajlar/ linkinden ulaşılabilir.